DOLAR 32,2053 -0.22%
EURO 35,1156 -0.22%
GBP 41,0337 -0.05%
ALTIN 2.498,171,32
BITCOIN 2152375-0,20%

Yetiştirmek yerine ithal ediyoruz!

ABONE OL
10 Nisan 2018 09:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası Genel Koordinatörü Hürrem Tulga, 1985- 1986 yıllarında, “İş gücü anlaşması” çerçevesinde Türkiye’den iş gücü temin edildiğini ve 2007 yılına kadar bu durumun böyle devam ettiğini anımsatarak “2000’li yıllarda Sigorta Dairesi istatistiklerine bakıldığı zaman, ithal iş gücü yerli iş gücünden daha fazlaydı. Zaman içinde, Türkiye’den iş gücü temini pahalı gelmeye başladı ve oradan buraya gelenler için ücretler cazibesini yitirdi. Sonuç olarak da Türkiye’den gelen iş gücü gelmekten vazgeçti” dedi


“Türkiye’de hayat şartlarının düzelmesi, KKTC’den daha iyi duruma gelmesi ve bizim yapımızın da daha çok bozulması nedeni ile nitelikli iş gücü ülkemize gelmekten vazgeçti. Hatta 2010 yılından itibaren Kıbrıs’tan Türkiye’ye göç bile başladı ve bu göç devam etmektedir.”


Bu gelişmenin ardından, oluşan iş gücü açığını içerden karşılamak amacıyla tedbir almak yerine başka arayışlara girildiğinin altını çizen Hürrem Tulga, “Bu sefer de Türkmenistan, Pakistan, Bangladeş gibi başka ülkelerden bu açığımızı gidermek üzere bir politika içerisine girdik” diye konuştu  


Hürrem Tulga, yaşanan anomaliyi ortadan kaldırmak amacıyla hükümetlerin güçlü bir irade ortaya koyması ve ranta dayalı bu sistemi ortadan kaldırması gerektiğini vurgulayarak, kalifiye eleman yetiştirilme noktasında üniversitelerin de büyük hataları olduğunu kaydetti


Tulga: Üniversiteler, öğrencilerin bir çoğunun mezun olduktan sonra iş bulamayacağını bile bile, onların üzerinden haksız yere para kazanmakta, ülkeyi yönetenler ise buna göz yummaktadır


Eniz ORAKCIOĞLU

KKTC’deki iş gücü açığını yıllarca karşılayan Türkiyeli işçilerin, ülkelerindeki koşulların iyileşmesinin ardından KKTC’ye olan ilgilerinin azalması, bu açığı bu kez de Bangladeş, Pakistan ve Türkmenistan gibi ülkeklerden gelenler doldurmaya başladı. Esnaf ve Zaanatkarlar Odası Koordinatörü Tulga, bu gelişmeyi “İş bilmezlik, plan ve programsızlığın sonucu” şeklinde değerlendirdi.

“Türkiye’den gelen iş gücü yerli iş gücünden fazlaydı”

 Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası (KTEZO) Genel Koordinatörü Hürrem Tulga, 1985-1986 yıllarında, “İş gücü anlaşması” çerçevesinde Türkiye’den iş gücü temin edildiğini ve 2007 yılına kadar bu durumun böyle devam ettiğini anımsatarak “2000’li yıllarda Sigorta Dairesi istatistiklerine bakıldığı zaman, ithal iş gücü yerli iş gücünden daha fazlaydı. Zaman içinde, Türkiye’den iş gücü temini pahalı gelmeye başladı ve oradan buraya gelenler için ücretler cazibesini yitirdi. Sonuç olarak da Türkiye’den gelen iş gücü gelmekten vazgeçti” dedi.

Hürrem Tulga, ülkenin iş gücü seyri ele alındığında, 1985-1986 yılları itibarıyla “İş Gücü Anlaşması” ile Türkiye’den işçi teminine başlandığına dikkat çekerek, “İhtiyaç duyanlar Çalışma Dairesi’ne başvurarak ihtiyaç duydukları alana ön izinli olarak işçi ithali ve istihdam yapmaya başladı.

 İş gücü ihtiyacı yıllarca bu şekilde karşılanmaya çalışıldı. Ve bu 2006-2007 yıllarına kadar da böyle devam etti. Sigorta Dairesi istatistiklerine bakıldığında bu sayının yerli iş gücünden fazla olduğu görülebilir. 

1985 yılında uygulamaya konulan politikalar sonucunda, 2000’li yıllara gelindiğinde, iş gücü neredeyse komple dışardan yani Türkiye’den temin edildiği görülmektedir” dedi.

“Kayıt altına alınabilmesi için af çıkarıldı”

 2004 yılında ise, bir af ilanı ile yabancı iş gücünün kayıt altına alındığını anımsatan Tulga, “O güne kadar ise bu anlamda ne denetim, ne sigorta, ne de bir kontrol yoktu. 2004’den sonra bu af kayıtsız olan iş gücü piyasasını kayıt altına almak için de zaman zaman tekrarlandı. Bu şekilde de 2007 yılına kadar gelindi” şeklinde konuştu.

“Türkiye’den gelen iş gücü artık gelmekten vazgeçti”

Hürrem Tulga sözlerini şöyle sürdürdü; “Bahsettiğimiz yıllarda iş gücü ihtiyacı Türkiye’den rahatlıkla karşılanıyordu ve düşük maliyetlerle ihraç ediliyordu. Bunun yanında insanlar da iki ülke arasındaki asgari ücret farkından dolayı, KKTC’de çalışmayı tercih ediyordu. Ama zamanla durum değişti. Türkiye’den iş gücü temini giderek pahalı gelmeye başladı ve oradan buraya gelenler için asgari ücret ile diğer ücretler yetersiz kaldığı için buradaki ücretler cazibesini yitirdi. Kısacası Türkiye’den buraya gelenler için Türkiye’de çalışmak en azından satın alma gücü olarak daha cazip hale geldi. Buradaki ücretlerin cazibesini yitirmesinin yanında Türkiye’deki çalışma şartlarının da iyileşmesi oradan ülkemize iş gücünün artık gelmemesinin diğer bir sebebi olarak da gösterilebilir. Bu durum özellikle de kalifiye çalışanları, nitelikli iş gücünü de ilgilendiriyor, çünkü nitelikli iş gücü artık ülkesinde, kendi hizmet alanlarında iş bulabilir durumdadır.

 Bu nedenle yıllarca ülkemize iş gücü olarak gelenler, nitelik anlamında ikinci sınıf kişiler oldu. Özetle, Türkiye’de hayat şartlarının düzelmesi ve KKTC’den daha iyi duruma gelmesi ve bizim yapımızın da daha çok bozulması nedeni ile nitelikli iş gücü ülkemize gelmekten vazgeçti. Hatta 2010 yılından itibaren Kıbrıs’tan Türkiye’ye göç bile başladı ve hala bu göç devam etmektedir.”

“Yanlış politika içerisine girdik”

Bu gelişmenin ardından, oluşan iş gücü açığını içerden karşılamak amacıyla tedbir almak yerine başka arayışlara girildiğinin altını çizen Hürrem Tulga, “Bu sefer de Türkmenistan, Pakistan, Bangladeş gibi başka ülkelerden bu açığımızı gidermek üzere bir politika içerisine girdik. Bu noktada sadece Esnaf ve Zanaatkarlar odası bir adım atarak çıraklık okulu ile nitelikli iş gücü yetiştirmeye başladı. 

Bu proje ise, başarılı bir şekilde devam etmektedir. 

Ama yılda en çok 100-150 kişiyi, maksimum 200 kişiyi nitelikli olarak iş gücü piyasasına kazandırabiliyoruz” diye konuştu.

“Bu kabul edilebilir bir durum değildir”

Çağ nüfusunun 3 bin 500 – 4 bin olduğu bir ülkede, sadece 150-200 kişinin nitelikli iş gücü olarak piyasaya kazandırılmasının nedeninin ise, bu insanların büyük bir bölümünün yönlendirme yapılmadan üniversitelere gitmesi olduğunu vurgulayan Tulga, “En son açıklamalarda çağ nüfusunun 2 bin 800’ünün üniversiteye gittiği görülmekte. Bu noktada üniversitelerle ilgili ülkede bir sistemin oturtulmadığını ve bu konuda hiçbir kriter uygulanmadığını söyleyebiliriz. Üniversiteleşme oranını yüzde 75’lere ve 80’lere yükselttiğimiz söyleniyor, bu oranlar dünyada rekordur. Bu durumu başarı olarak sunmak isteyenler olabilir, ama üniversiteler açısından niteliksizlikte de bir rekordur.

 Bu nedenle kimse bunu başarı olarak adlandırmasın. Üniversite mezunu dolu bir ülke olarak, üniversiteli işsizler oranımız yüzde 40 ve 50’lere dayanmaktadır. 

Bu kabul edilebilir bir durum değildir ve rant uğruna bu duruma geldiğimiz de ortadadır” dedi.

“Ön izin sistemi yasa dışı olarak uygulanıyor”

Hizmet alanlarına yönelik politikasızlığın, Pakistan, Bangladeş ve Türkmenistan’a kadar dayadığını belirten Tulga, “Türkmenistan’dan gelenler genelde ev, bakım hizmetleri ve temizlik hizmetlerini karşılıyor. Pakistan’dan gelenler otelden başlayarak, inşaat ve restoran alanında da görülebiliyor. Çok geniş anlamda da Bangladeş, Pencap, Pakistan görülüyor ve çok yoğun olarak bu bölgelerden insanlar düz işçi olarak getiriliyor. Halbuki yasalarımız özellikle nitelik gereken yerlerde getirilen bu iş gücünün denetlenmesini emrediyor, ama maalesef denetlenmiyor ve ön izin sistemi şu anda yasa dışı olarak uygulanıyor. Düz işçi olarak getirilen kişiler, denetlenmediğinden dolayı başka alanlarda da kullanılıyor. Örneğin demircinin demirciye, kalıpçının kalıpçıya, makinistin de makiniste ihtiyacı var, yasalar bunu söylüyor. Ama bu kişiler düz işçi olarak geldikleri ülkemizde bir süre sonra bu işleri yapamayarak kaçağa düşüyorlar. Kısacası yasada hile yaparak getirilen bu kişiler, daha sonra o nitelikte olmadıkları anlaşılıyor ve kaçağa düşüyor” şeklinde konuştu.

“Rant sisteminin ortadan kalkması gerekiyor”

Hükümetlerin artık güçlü bir irade ortaya koyması ve rant sisteminin ortadan kalkması gerektiğini vurgulayan Hürrem Tulga, “Üniversiteler, öğrencilerin bir çoğunun mezun olduktan sonra iş bulamayacağını bile bile, onların üzerinden haksız yere para kazanmakta, ülkeyi yönetenler ise buna göz yummaktadır. Bunun yanında, Bangladeş, Pencap, Pakistan ve Türkmenistan’dan gelen ve gittikçe artan ithal iş gücü ülkeye gelirken yüksek meblağlarda para harcamaktadır. 

Bu insanlar kendi ülkelerindeki yoksulluktan ve baskıdan kaçmak için başka ülkelere kapak atmaya çalışıyorlar. Bizim ülkemizde ise birtakım firmalar bunu kullanıp ve ithal işçilerden de para alarak, onları ya KKTC’ye ya da başka ülkelere yönlendirmektedir. İnsanının yurtdışına kaçış eğlimi gösterdiği ülkelerin başında Afganistan, Pakistan ve Bangladeş gelmektedir. Bu insanlar, ülkelerinden kaçarken de bütün varlıklarını gözden çıkarıp aracı firmalara yüklü miktarlarda para ödüyorlar. Kısaca, insanlar ülkelerinden kaçmaya çalışıyor, biz de güya iş gücü açığımızı gideriyoruz” dedi.

“Kalkınmak için planlamak zorundayız”

Hürrem Tulga, sözlerini şöyle tamamladı; “Biz kapasitemizin üzerinde, plansız olarak ve iş gücü niteliklerini hiç düşünmeden rastgele büyümeye çalışıyoruz. 

Halbuki kalkınma için planlama olmak zorundadır. Kalkınırken teknolojiyi de, kendi iş gücünü de, yabancı iş gücünü de planlamak zorundayız.

Ama bugüne kadar bu planlama yapılmadığı için muazzam bir açık oluşmuş durumdadır ve bu açık yıllardır devam ettiği halde bir takım güçlerden dolayı bu konuda irade ortaya konulmamaktadır.”

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam