DOLAR 32,2105 0.02%
EURO 35,3739 0.33%
GBP 41,4235 0.26%
ALTIN 2.519,360,77
BITCOIN 2133963-1,13%

Ülkenin yüzde 50’si Diyabet olduğunu bilmiyor

ABONE OL
15 Kasım 2016 10:39
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

Özlem ÇİMENDAL

Kıbrıs Türk Diyabet Derneği Başkanı Caner Arca, ülkenin %50’sinin diyabet olduğunu bilmeden yaşadığını söyledi. Arca, teknolojinin gelişmesi ve gıda sanayiinde de çok büyük oranda kullanılmasını getirmesiyle birlikte, yapay birçok kimyasalların aslına çok benzer tat, renk, koku olarak veya koruyucu, kıvam artırıcı maddeler olarak tüm hazır gıdalarda kullanılmaya başlandığını da vurgulayarak, “Bizler artık doğal gıdalarla beslenmiyoruz. Bazı tarımsal ürünler aslında un haline getirilirken kan şekerimizi yükseltme hızını da artırmaktadırlar” dedi.

Diyabet ve gizli şeker yanında toplumun çok büyük bir kısmında ‘insülin direnci’nin gelişmekte olduğu tehlikesiyle de karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Arca, “Toplumda insülin direncinin gelişmekte olduğunu gözlemlemekteyiz. Bu konuda bir araştırma yok ama zayıf kişilerde bile karın kısmında yağlanmaların giderek arttığı, hızlı yemek yediği ve yemekten sonra uyku bastığı gibi görüntü ve davranışlar insülin direncinin belirtileri olabilir” şeklinde konuştu.

Devletin, hastaneye gelen hastalar başta olmak üzere, kilolu olan kişilerin insülin direncini kontrol etme ve diyabet taraması yapma yönünde uygulama başlatması gerektiğini savunan Arca, toplumda farkındalığın artırılarak insanların mekanikleşen hareketsiz yaşam tarzlarının diyabet devlet politikası geliştirilerek önlem alınması gerekliliğine işaret etti.

 

“Teknoloji yaşamı kolaylaştırırken, yaşam biçimimizi değiştiriyor”

Diyabet riski sürekli artan KKTC’de diyabetin nedenleri konusunda açıklamalarda bulunan KT Diyabet Derneği Başkanı Arca, “Diyabeti tetikleyen etmenler arasında en önemli faktörler bol enerjili besinlerle beslenme ve hareketsiz bir yaşam biçiminin bizi etkisi altına almasıdır. Teknolojinin son 30 yıllarda hızla gelişmesi bir taraftan yaşamı kolaylaştırırken öte yandan yaşam biçimimizi de bu kolay yaşama uydurma yönünde büyük bir etkiye sahiptir” şeklinde konuştu.

 

“Doğal gıdalara beslenmiyoruz”

Teknolojinin gelişmesi ve gıda sanayiinde de çok büyük oranda kullanılmasını getirmesiyle birlikte, yapay birçok kimyasalların aslına çok benzer tat, renk, koku olarak veya koruyucu, kıvam artırıcı maddeler olarak tüm hazır gıdalarda kullanılmaya başlandığını da vurgulayan Arca, “Bu maddeler kullanma miktarına, kullanan kişilerin hassasiyetlerine göre farklı biçimlerde etkilerde bulunmaktadırlar. Neticede insan metabolizması üzerine olumsuz etkileri olmaktadır. Bizler artık doğal gıdalarla beslenmiyoruz” dedi.

 

“İşlenmiş un ürünleri kan şekerini artırıyor”

Tarımsal ürünlerin işlenirken (örneğin; buğday, mısır, pirinç gibi ürünler un haline getirilirken) aslında kan şekerimizi yükseltme hızını da artırdığından da bahseden Arca, “Kon şekerini fazla yükselten veya hızlı yükselten besinlerin (karbonhidratların) bol miktarda kullanılması obeziteyi, metabolik dengenin (metabolik sendrom) bozulmasını ve bunlara bağlı olarak başta diyabet olmak üzere birçok hastalığı tetiklemektedir” şeklinde konuştu.  

“Neredeyse yürümeyi hayatımızdan çıkardık”

Diyabetin en büyük düşmanının hareketsizleşen yaşam tarzlarımız olduğunu da vurgulayan Arca, “Nerede ise yürümeyi hayatımızdan çıkardık. Ev işlerini beyaz eşyalara, yürümeyi arabalara, haberleşmeyi cep telefonlarına ve iş yapmayı ve alışverişi de bilgisayarlara bıraktık. Sosyal işlerimizi de yemeğe çıkmak veya televizyonlarda dizi izlemeye indirgedik” ifadelerini kullandı.  

 

“Ülkenin yüzde 50’si diyabet olduğunu bilmiyor”

Ülkenin %50’sinin diyabet olduğunu bilmeden yaşadığını söyleyen Arca, “Ülkenin yüzde 50’si aslında diyabet tanısı konmamış yani diyabet olduğunu bilmeden yaşıyor. Gizli şeker (prediyabet) olduğunu bilmeden yaşayan çok daha fazla insan var.  Öncelikle bunların saptanması için çalışmalar organize edilmeli. Yani tüm diyabetliler ve gizli şeker olanlar tespit edilip diyabet tedavisine başlanmalıdır. (Diyabet tedavisi tanımının altını çizmemin bir nedeni var. Bu tanımın doğru algılanması gerektiğine inanıyoruz)” dedi.

 

“Toplumun insülin direnci gelişiyor”

Diyabet ve gizli şeker yanında toplumun çok büyük bir kısmında ‘insülin direnci’nin gelişmekte olduğu tehlikesiyle de karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Arca, “Toplumda insülin direncinin gelişmekte olduğunu gözlemlemekteyiz. Bu konuda bir araştırma yok ama zayıf kişilerde bile karın kısmında yağlanmaların giderek arttığı, hızlı yemek yediği ve yemekten sonra uyku bastığı gibi görüntü ve davranışlar insülin direncinin belirtileri olabilir” şeklinde konuştu.

 

Devlet önlem almalı

Devletin, hastaneye gelen hastalar başta olmak üzere, kilolu olan kişilerin insülin direncini kontrol etme ve diyabet taraması yapma yönünde uygulama başlatması gerektiğini savunan Arca, “Bizimki gibi küçük toplumlarda bunu yapmak zor değildir” dedi. Bunun için haberleşme kaynakları; radyo, televizyon, gazeteler, devlet daireleri, okulların kullanılabileceğine de dikkat çeken Arca, “Billboardlarda devlet bu konunun önemini bilince çıkarabilir” diye konuştu.

 

 

“Diyabet ve bağlı hastalıklar artacak”

Devlet tarafından diyabet taramalarının başlatılması ve farkındalığın artırılmaması halinde ise diyabet ve bağlı hastalıkların hızla artacağına değinen Arca, “Bu yapılmaz ve kişiler kendi hallerine bırakılırsa çok kısa bir zaman sonra diyabet veya başka hastalıkların sayısı çok fazla artacaktır. Belki özel çalışan doktor ve hastaneler bundan para kazanacaklar ama devlet büyük bir kaynağı sadece bu yönde harcamak durumunda kalacaktır” açıklamasında bulundu.    

 

“Diyabeti gizlemeyi çıkar yol olarak gören anne-babalar var ”

Diyabet hastalığının psikolojik boyutuna da dikkati çeken Arca, “Genç veya yaşlı fark etmez. Diyabet olduğunu öğrenen kişi psikolojik olarak bundan mutlaka etkilenir. Sadece kendileri değil yakın çevresi de bundan etkilenir. Özelliklede çocuk ve gençlerde ortaya çıkan Tip1 diyabet (insüline kullanmak zorunluluğu olan) sadece çocuğu değil ailesini de psikolojik yönden etkilemektedir. Bu durumda psikolojik yardım almak önemlidir ama bunu bu konuda uzmanlaşmış, çocuk, genç ve ailelere yaklaşma konusunda tecrübeli psikologlar olmalıdır. Ne yazık ki toplumda psikoloğa “deli doktoru” gözü ile bakıldığından birçok kişi ve özellikle anne babalar bunu kabullenmiyor. Diyabeti saklamayı (gizlemeyi) çıkar yol olarak gören anne babalar var” ifadelerini kullandı.

 

“Diyabetli oluşunuzu gizlemeyin aksine farkındalık için açık edin”

Olması gerekenin diyabet rahatsızlığını gizlemek değil, tam aksine açık etmek ve bunu öğrenmek, etraftaki kişilere de öğretmek olduğunu dile getiren Arca, “Diyabetle baş edebilmek diyabeti öğrenmek ve diyabeti tetikleyen yaşam biçimine karşı alternatif bir yaşam biçimi geliştirmektir.  Bu noktada şunu da belirtmekte yarar var. Diyabet tedavisi; sadece doktorun verdiği ilaçla ve/veya diyetisyenin önerdiği beslenme şekli ile kontrol altına alınamaz. Diyabet baş edebilme bir yaşam biçimi değişikliği gerektirir. Doktorun verdiği ilaç, diyetisyenin beslenme konusunda verdiği bilgiler diyabetlinin kullanacağı bazı olanaklardır.  Bunu yaşamına yerleştirecek diyabetlinin, bunları kullanabilmesi için “diyabet eğitimine” ihtiyacı vardır. Bu eğitim internetten, gelişigüzel sitelerden alınacak bilgilerle olmaz. Bu eğitim, sadece bir beslenme eğitimi de değildir.  Bu eğitim, diyabetlinin ve yakınlarının diyabetin ne olduğunu, doğru beslenmenin ne demek olduğunu ve kendisi için bunun nasıl olduğunu bilmesi, her an hatırlaması ve hayatına uygulaması ile olur. Bunu yaparken yaşamına egzersizi mutlaka yerleştirmeli, yaşamının bir parçası yapmalıdır” diye konuştu.

 

 

“Damar tıkanıklığında da yol açabilir”

Diyabetin bazı bilim adamları tarafından “damar hastalığı” olarak tanımlandığını ve damar tıkanıklığına da sebebiyet verebileceğini söyleyen Arca, “Diyabet insülinin yeterli olup olmamasına ve etkisini gösterip gösterememesine bağlı olarak kanda şekerin yüksek seyretmesidir. Yüksek seyreden şeker kuşkusuz ki damarlarda birikir. Damarlar vücudumuzun her yerinde vardırlar. O halde diyabet kontrol edilemez ve kan şekerimiz yüksek seyrederse vücudumuzda herhangi bir yerde/yerlerde, damar tıkanıklığına yol açabilir” şeklinde konuştu.  

 

Göz, kalp, damar ve cinsel sorunları diyabet tetikliyor

Felçlerin (inme) %100’ünün, kalp damar hastalılarının %65-70’inin, diyalize bağlanan böbrek hastalarının %60 kadarının, gözlerinde lazer tedavisi görmek durumunda kalan hemen hemen tüm hastaların, kadın veya erkek olsun yaşadıkları cinsel sorunlarda bir numaralı sebebinin diyabet olduğunu da ifade eden Arca, “Kontrolsüz diyabeti olan birinin, diyabet olmayan kişiye göre kalp krizi geçirme riski (5) beş kat fazladır. Ayak, bacak kesilmelerinde trafik kazalarını dışarıda bırakırsak bir numaralı sebebi diyabettir” dedi.

 

“Oran, %13’lerden %18’e çıktı”

2008 yılında (sekiz yıl önce) yapılan diyabet taramasında Kuzey Kıbrıs’ta diyabetli oranının %11,3 gizli şeker (prediyabet) oranının ise %18 olarak hesaplandığını söyleyen Arca, “1996 yılında yapılan taramaya göre diyabetli oranında çok önemli bir fark görülmemesine rağmen gizli şeker oranı %13’lerden %18’e çıkmıştır” diyerek, artışa dikkat çekti.   

 

“2008’de gizli şekeri olanlar 2016’da diyabet olmuştur”

Farklı ülkelerde yapılan araştırmaların, gizli şeker olan hastaların yaşam tarzı değişikliği ile (beslenmelerine dikkat etmek, hareketi (yürüyüş) yaşamlarının bir parçası yapmak) %58’i diyabet olamadan veya diyabet olmalarını çok uzun yıllar sonrasına aktarabilmenin mümkün olduğunun görüldüğünü söyleyen Arca, “Kuzey Kıbrıs’ta böyle bir durum söz konusu olmadığına göre 2008 yılında gizli şeker olanların bugün (2016) hemen hepsi diyabet olmuştur denebilir.

Zaten çıplak göz bile sokakta olan insanlarımızda ve hatta ilkokula giden çocuklarımızda bile şişmanlığın nasıl arttığını gözlemleyebilir” ifadelerini kullandı.

 

“Avrupa ülkelerinin 4 katıyız”

Kuzey Kıbrıs’ta diyabet prevelansının Avrupa ülkeleri ortalamasının 4 katı, Türkiye’nin 2 katı hızla yükseldiğini ve olayın ciddiyetini ifade eden Arca, “Bu korkutucu bir durumdur. Önemsenmelidir. Özellikle Devlet yetkilileri tarafından önemsenmelidir” dedi. Diyabet Derneği olarak 2015 yılı Kasım ayında DAÜ Sağlık Bilimleri Fakültesinin destekleri ile Kıbrıs Diyabet Çalıştayı düzenledikleri bilgisini de veren Arca, “Bu bir günlük çalışmada Kıbrıs’ta diyabet (7) yedi konu başlığı altında, Kıbrıs’tan (82) seksen iki uzmanın ve Türkiye Diyabet Vakfından Prof. Dr. Temel Yılmaz ile Prof. Dr. Şehnaz Karadeniz’in katılımıyla incelendi. 7 rapor hazırlandı. Tartışıldı ve değerlendirilerek çıkan sonuçlar bir kitap haline getirildi. Bu kitap şu an itibarı ile Kıbrıs’ta diyabetin anayasası sayılabilir” şeklinde konuştu.  

 

“Sanırım %38’inin tıp doktoru olduğu Meclis’te diyabetin tartışılmasında problem olmaz”

Arca, Kıbrıs Diyabet Çalıştayı 2016 kitabının, Cumhurbaşkanlığına, Sağlık Bakanlığına ve Meclis Başkanı Sayın Sibel Siber’e tüm milletvekillerine dağıtılmak üzere 50 adet sunulduğunu söyledi. Devletin diyabet ile ilgili çalışmalarını ve problemlere çözüm noktasındaki tavrını da değerlendiren Arca şu şekilde konuştu: “14 Kasım Dünya Diyabet Günü olarak kutlanmaktadır. Diyabet günü kapsamında 08 Kasım günü gerçekleştirdiğimiz resepsiyonda sunduğumuz basın açıklamasında diyabet konusunun Mecliste gündem yapılmasını ve tartışılmasını önerdik. Gün ile ilgili yapacağımız ziyaretlerde de bunu dile getireceğiz. Sanırım %38’inin tıp doktoru olan mecliste diyabetin tartışılmasında problem olmaz. Sonuçları tartışmak ve sonuçlara göre program belirlemek değil sonuçları oluşturan sebeplere yönelik programlar oluşturulması gerektiğine inanıyoruz.

2006 yılında tüm ülkelerin katılımıyla gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, diyabet görüşülmüş ve üye ülkeler diyabetle ilgili politikalar üretmeye ve bunu genel sağlık politikaları içine entegre etmeye çağrılmıştır.”

 

“Toplumu dayatılan yaşam biçiminin aksine teşvik etmek gerek”

Toplumu,  son yıllarda dayatılan yaşam biçimine alternatif bir yaşam biçimi yönünde teşvik etmek, bu yönde program ve politikalar üretip uygulamaya koymanın zor olmadığının altını çizen Arca, “Bazı yasal düzenlemeler, belediyelerle birlikte yürüyüş ve bisiklet yolları yapılması, 10-15 dakikalık eğitim programları ile medyanın kullanılarak tüm kitlelere ulaşılması, gece okulları ile ucuz, sağlıklı gıdalar ve bunların hazırlanması ile ilgili bilgiler verilebilir. Uzmanlar tarafından diyabetin kontrolüne yönelik bilgilerle insanların donatılması, okullarda tedrisata sağlıkla ilgili bilgiler konması, beden eğitimi derslerinin öneminin çocuklara, anne babalara anlatılması gibi konular atılması gereken adımlar olabilir” diyerek konuşmasını tamamladı.

 

 

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam