DOLAR 32,4504 -0.15%
EURO 34,8290 -0.66%
GBP 40,7959 -0.56%
ALTIN 2.441,260,23
BITCOIN 2055077-0,99%

‘Su’ hayırlı olmayacak

ABONE OL
19 Ekim 2015 11:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

Biyologlar Derneği Başkanı Sarpten Yeni Bakış’a gündeme ilişkin açıklamalar yaptı. Yıllar önce su projesini eleştirdiklerini kaydeden Sarpten, o dönemde linç edilmelerine rağmen yine de doğru bildiklerini söylemekten çekinmediklerini ifade etti.

 

Bu projenin ‘Anavatan ile Yavruvatan arasında bir köprüdür bir bağdır’ düşüncelerine de saygı duyduklarına dikkat çeken Sarpten, ‘su gelecek ve adayı güzelleştirecek, adadaki su sorunu çözerek Kıbrıslı Türklerin derdine çare olacak’ düşüncesinin bilimsellikten uzak bir bakış açısı olduğunu kaydetti.

 

KKTC’nin bütünlükli bir politikasının hiçbir zaman olmadığını savunan Sarpten, “Bizler her şeyi günü birlik yapıyoruz. Bu yüzden yürütemiyoruz. Büyük projelerin hepsi istikrar isteyen projelerdir. Sürekli planlayıp uzun süreli kalıcı olması üzerine yapılmalıdır” şeklinde konuştu.

 

 

Sılay TAŞKAN

 

 

Biyologlar Derneği Başkanı Hasan Sarpten geçtiğimiz gün açılan “Türkiye’den KKTC’ye Su Temini Projesi” ve diğer konularda Yeni Bakış’a açıklamalarda bulundu. Sarpten, su projesine 2012 yılından beridir karşı olduklarını belirterek, “Aslında suyun bu ülke için hayırlı olmayacağını ve derdin de bu adadaki su sorununu çözmekten çok ötede olduğu söylüyoruz” dedi.

Bu projenin ‘Anavatan ile Yavruvatan arasında bir köprü bağı’ olduğunu savunan görüşlere saygı duyduğunu aktaran Sarpten, “Bizde tarihi olarak bu çok önemlidir. Bu açıdan bakılırsa ben çok doğru bulmam ama saygı duyulacak bir bakış açısıdır. Farklı bir bakış açısı olarak da stratejik bakılabilir. Yani bu ülkenin jeopolitik çıkarı için önemlidir” şeklinde konuştu.

Kıbrıs’ta iki toplum olduğunu bu çerçevede de bazı çalışmaların yapıldığını anlatan Sarpten, “Gaz çalışmaları var. Gazın gelmesi suyun gitmesi stratejik açıdan bu coğrafyanın önemli bir noktasıdır. Fakat ‘bu su gelecek ve adayı güzelleştirecek’ diye düşünülürse, gelen suyun adadaki sorununu çözecek Kıbrıslı Türklerin derdine çare olacak diye düşünülürse, bu mantık çerçevesinden uzaktır” dedi.

 

“1 milyon ton civarında taş baraj yapımında kullanıldı”

2011 yılında devletin taş ocakları ile ilgili olarak aldığı kararı hatırlatan Sarpten şunları söyledi:

Karar alındı ve taş ocakları açılmadı. Fakat 2013 yılında yasal yollar dışında 3 taş ocağı büyüklüğünde 3 kilometre kare bir alan içerisinde Geçitköy’de devreye girdi. Orada yaklaşık 1 milyon ton civarında taş bu baraj yapımında kullanıldı. Bu projeye tek bir bakış açısından bakarsanız ve bunun bizim için ne gibi olumsuzluklar getirebileceğini de göz ardı edersek “hayat sudur” gelsin ne isterse olsun dersek işte o zaman başka başka ekolojik problemlerde olacaktır.

 

“Kontrolümüz dışında bu coğrafyaya müdahale ediliyor”

Ve zaten daha su gelmeden bunlar yaşandı. Ağaçların kesilmesi bu tarz olaylar. Benim demek istediğim aman suyu biz yönetelim değil, burada anlatmaya çalıştığım bizim kontrolümüz dışında bu coğrafyaya müdahale ediliyor. Benim her zaman söylediğim bir şeydir. Şahsen ben de her zaman Kıbrıs’ta bir barışın bir çözümün olmasını isteyen insanların başında gelirim şöyle birde gerçek var. Eğer üzerinde yaşayacağımız doğru düzgün bir coğrafya kalmadıysa ne çözümün ne barışın bir anlamı yoktur. Gün geçtikçe de bu yüzden göreceksiniz bu suyun bir anlamı kalmayacak.”

 

 

“2015 yılında Türkiye’de kuraklık olacak”

BM’nin 2000 yılında yayınladığı Dünya Su Raporu’na bakıldığında öngörülerin 2050 yılına gelindiğinde Türkiye’nin güneyinde de kuraklık olacağı aktaran Sarpten, “Kıbrıs ile birlikte kuraklığa gideğini görebilirsiniz. Yani aslında hiç tartışmadığımız soru bu su bizlere geliyor ama Türkiye ne yapacak? Yada bu su bize gelecek diye 3 köy boşatıld. Bu insanlar ne yapacak. Sürgün edildiler. Bunlarda başka bir boyut, ancak şöyle bir gerçek var tam da bu dediğimiz gerekçelerle suyumuzu akıllı bir şekilde kullanmamız gerekiyor ve unutmamız gereken bir şey de varsa Kıbrıs hiç bir zaman su zengini bir ülke olmadı” şeklinde konuştu.

 

“Denge işi olmalıdır”

Kıbrıslıların kendi yağıyla kendi ciğerlerini kavurmasını bildiğini anlatan Sarpten, şöyle devam etti:

“Bu su konusunda söylemek istediğim diğer şey de çok ‘su’ felakettir. Az su da felakettir. Denge işi olmalıdır. Bu her şey için de geçerlidir. Evet Kıbrıs kurak bir coğrafya ve kurak bir coğrafya da olmaya devam edecektir. Eğer suya sahip çıkmazsak kuraklık noktasında ilerleyeceğiz. Biz sadece bugünü düşünüyoruz. İleriyi düşünmeden yaşıyoruz.  Ondan dolayı kendi suyumuza sahip çıkalım. ‘Taşıma suyuyla değirmen dönmez’ diye bir laf vardır ki dönmeyecekte…”

 

 

“Ülkede yaşayan insanlar karar vermeli”

Ülkenin doğal kaynaklarının dışarıdan kontrol edilmesinin kabul edilebilir bir durum olmadığını aktaran Sarpten, “Bu ülkedeki bütün doğal kaynaklar adına söylenebilir. Bu doğal kaynakların ülkede yaşayan insanların dışında kontrol edilmesi suyu olsun taşı olsun toprağı olsun ağacı olsun hiç farketmez, buna bu ülkede yaşayan insanların karar vermesi ve yön vermesi koşuldur. Bizim temelde kabul edilebilir bir nokta değildir” diye konuştu.  

“Bizim bazı üniversitelerimiz, hastanelerimiz ve bu sanayi bölgemiz dahil dere yatağının içine yatılmış durumda” diyen Sarpten şöyle dedi:

“Özellikle sanayideki sorunlar çözülecek değildir. Bizim hep söylediğimiz bir şey vardır. Bu özellikle su baskınlarını çözmek bir kurumun sadece bir kaymakamın bir belediyenin çözmesi değil bütünlüklü bir plan yapılmalı. Yani dereyatağının içinde de bir yapılaşma varsa o da ortadan kaldırılacak.

 

“Bütünlüklü bir politikamız yok”

KKTC’nin bütünlüklü hiç bir politikası yoktur. Çevre politikası hiç yoktur. Ama diğer politikaların olmaması da çevreyi etkiliyor. Dünyada bir ülke tercih edebilir ben üniversite ülkesi olacağım devam ettirsin o şekilde veya kumarhane ülkesi ama aynı anda hem üniversite hemde kumarhane ülkesi olacam derse o olmaz. Yani ben görmedim öyle ülke…Bizler hep günü birlik yapıyoruz. Bu yüzden yürütemiyoruz. Büyük projelerin hepsi istikrar isteyen projelerdir. Sürekli planlayıp uzun süreli kalıcı olması üzerine yapılmalıdır. Ben görüyorum son 1 yılda 4 tane farklı çevre bakanı görmüşüz şimdi böyle bir ortamda nasıl bir şeyler yapılacak? Ne planlanacak. Bizim gerçekten iyi yasalarımız vardır ve şu anda AB ye uygun tek yasamızdır. Fakat pratikte sorunumuz vardır. Bizde öyle bir alışkanlık vardır devlet değil vatandaş uygulayacak yasayı. Her yıl çevre ile alınan kararlar vardır. Yok çevre yılı ilan ettik falan fakat bunlar şovdan öteye gitmedi.

 

“Devasa bir havaalanına ihtiyaç yok”

Şu anda kayıtlara göre orman alanı yüde 19 ama bunun yüzde 10 verimsiz ve sadece plan alanında yüzde 19. Bir ülkede orman var diyebilmek için en az yüzde 30 alanı olması gerekir. Biz özellikle 1995 yılındaki yangınından sonra sürekli ağaçlar fidanlar dikeriz ama bu duruma göre kestiğimiz diktiğimizden daha fazla diyebiliriz. Şöylede bir durum vardır; 10 ağaç kestiniz yerine bin ağaç dikmelisiniz. Orman ağaçtan ibaret değildir. Ercan projeside en çarpık projeden biridir. Neyi tutarsanız yerde kalıyor. Bu ülkede uçakların inip kalkaması için böyle devasa havaalanına ihtiyacımız yoktur.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam