Kıbrıslı Türk Gazoz Tarihi
Ne zaman Kıbrıs’la ilgili bir kitap yayınlansa fago görmüş tavşan gibi biryandan gözlerim
açılırken bir yandan da pür dikkat kesilirim. Ama bu kadar dikkat kesilmeme rağmen çoğu
zamanlar da hayal kırıklığı yaşarım. Çoğu zaman ya “benimde kitabım çıksın” diye öylesine
yapılan veya popülist eğilimlerle yazılan kitaplarla karşı karşıya kalıyorum. Ama bazen de
öyle yayınlar yapılıyor ki, işte kitap gibi kitap dedirtecek türden. Kitaba dair genel geçer
değerlere sahip her şeyi bulabiliyorsunuz. Ve bu, ben ve benim gibi insanları da müthiş
derecede heyecanlandırıyor.
KİTABIN ÖNSÖZÜ
Bu kitapta; II. Dünya savaşının hemen öncesinden başlayan ve savaş dönemi sonrasında
hareketlenen 1930 lardan 1990 lara kadar her dönemin kendi içindeki sosyal, politik ve
ekonomik dönüm noktalarında öne çıkan, Kıbrıslı Türklerin yerli üretim gazozlarının
hikayelerini bulacaksınız.
Elbette Kıbtıslı Türkler; yalnızca gazoz değil pek çok farklı alanda ) gıda, teknoloji, gündelik
kullanım ürünleri, vs) girişimler yapmış, fabrikalar kurmuş markalar yaratmış ve ürünler
üreterek bu topraklara tutunmaya, toplumsal değerlerini korumaya ve yükseltmeye çalışmış
ve bunun için büyük mücadeleler vermiştir. Bu kitapta bulunan hikayelerin “gazoz” özelinde
kurgulanmasının bir sebebi de aslında tam budur; nispeten küçük bir toplum olan Kıbrıslı
Türklerin her bir alanda yapılan girişimleri, o alan başlığı altında listelendirilmeyi, ayrı birer
kitap olmayı, belgelenmeyi, hikayelendirilmeyi ve tarihe not düşülmeyi hak edecek kadar
çok, çeşitli ve önemlidir.
Buradaki hikayeler de sadece bu toplumun ürettiği yerli gazozların hikayeleri değildir. Bu
hikayeler aynı zamanda; Kıbrıslı Türk Toplumunun girişimciliğini, ileri görüşlülüğünü, yokluk,
savaş koşulları, sosyo-ekonomik ve politik açmazlar içinde dahi yenilikçi üretim gailesini
dünyaya açılma girişimlerini de gözler önüne seren önemli tarihi argümanlardır.
Bu girişimlerin ve girişimden öteye geçerek markalaşan ürünlerin, uzun yıllar üretimde kalan
işletmelerin tarihin tozlu sayfaları arasında kalmasının nedenleri; hikayeler ve tarihler
değişse de genel olarak aynıdır ve neredeyse hiçbirinin sebebi Kıbrıslı Türklerin başarısızlığı
değildir. Kıbrıslı Türklerin önce 1974 sonrası ve sonra daha çok 1983 sonrası üretimden adım
adım koparılarak emurlaştırılması ve günümüzde nerdeyse tamamen buna bağımlı hale
getirilmesi ve günün sonunda da “BESLEME” olarak nitelendirilmesi; bu kitabın önemini,
yakın tarihin hatırlanması bakımından da yükseltmektedir.
Yerli üretime verilmeyen önemin, çıkar savaşları arasında kendi yurdunda kendine yer
açmaya çalışan bir toplumun üretim çabalarının, dev ülkelerin global markaları arasında nasıl
yutulduğunun hikayelerini bulacağınız bu kaynak kitapta, bir toplumun üretim çabalarının,
sadece ekonomik güçlenme açısından değil, sosyalleşme ve toplumsal moral açısından da ne
kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hissedeceksiniz.
Kitabın önsözünde sayın Senih Çavuşoğlu’nun belirttiği süreç veya süreçler aslında Türkiye
(Anavatan) ve Kıbrıs (Yavruvatan) arasındaki 100 yıllık ilişkinin içerik ve niteliğini de belirliyor.
Anavatan Yavruvatan ilşkisinin Kıbrıs’ta ortak toplumsal çıkarlara değil sadece ve sadece
Türkiye’nin istirdat politikaları çerçevesinde Türkiye için olduğunu görüyoruz. Yani Sayın
Senih Çavuşoğlu’nun tabiriyle, Kıbrıslı Türklerin çıkarları diye bir şey söz konusu bile değildir.
Yani varsa da yoksa da ANAVATAN’NIN çıkarları var. İşte bu yüzdendir ki, bana göre Türkçe
Konuşan Kıbrıslılar hayır yüzü görmemiş ve bu topraklara tutunamamıştır. Hele şimdilere
bakacak olursak;
TÜM KURUMLARINDAN EL ÇEKTİRİLEN YAVRULAR, ANASI TARAFINDAN NERDEYSE TASFİYE
EDİLMEK ÜZERELER.