DOLAR 32,5008 0.32%
EURO 34,7369 0.36%
GBP 40,6199 0.24%
ALTIN 2.406,401,12
BITCOIN 1854265-6,03%
Prof. Dr. Besim ekonomik gidişatı değerlendirdi: Bizi bir döviz vuracak, bir enflasyon vuracak

Prof. Dr. Besim ekonomik gidişatı değerlendirdi: Bizi bir döviz vuracak, bir enflasyon vuracak

ABONE OL
9 Haziran 2023 11:35
Prof. Dr. Besim ekonomik gidişatı değerlendirdi: Bizi bir döviz vuracak, bir enflasyon vuracak
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

Türkiye'de Mehmet Şimşek'in ekonomi yönetimin başına geçmesinin ardından Türk Lirası'nın Aralık 2021'den bu yana yaşadığı en büyük değer kaybı endişeleri de beraberinde getiriyor.

Kurdaki bu yükselişi kamu bankalarının piyasaya müdahale etmeyi kesmesine bağlayan uzmanlar, seçime kadar uygulanan düşük faiz oranları ve dövizdeki kısıtlamanın; yüksek enflasyon, büyük bütçe açığı ve aşırı değerli bir kur gibi ekonomik dengesizliklere yol açtığına dikkat çekiyor.

TL'deki değer kaybının "ortodoks" olarak bilinen geleneksel ekonomi politikalarına geri dönüşün işareti olarak yorumlanabileceğini belirten uzmanlar, kademeli olarak değer kaybının süreceğini, bunu faiz artışının izleyeceğini dile getiriyor. Beraberinde de yüksek enflasyonun bir süre daha süreceği tahminleri yapılıyor.

TL'deki değer kaybına bağlı olarak ekonomik sıkıntılarla boğuşan KKTC'de de gözler Türkiye'deki gelişmelere çevrildi.

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) İşletme ve Ekonomi Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Besim, yakın geleceği işaret ederek, "Bizi bir döviz vuracak, bir enflasyon vuracak. Çift taraflı bir dövme olacak bizim ekonomimiz üzerinde…" yorumunda bulundu.

Besim, "Bu enflasyonla yaşamaya ne yazık ki bizim daha fazla alışmamız gerekecek. 90'lardan 2000'li yılların başına kadar yüzde 50-60, 100 enflasyonları yaşadık. O günlere doğru döndük. Biraz daha devam edecek gibi görünüyor." dedi.

YeniBakis Haber'in sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Mustafa Besim, normalleşme için en az 1.5 yıl daha beklenmesi gerektiği öngörüsünü paylaştı.

Lisans eğitimini DAÜ'de tamamlayan Prof. Dr. Mustafa Besim, İngiltere'den Birmingham Üniversitesi'nde doktora yaptı. Eylül 1998'den bu yana DAÜ'de akademisyen olarak görev yapıyor. Besim'in çok sayıda ulusal ve uluslararası akademik çalışması bulunuyor.

Soru: Türkiye'de ekonomi yönetimine Mehmet Şimşek'in gelmesinin ardından Türk Lirası'nda büyük kayıplar yaşanıyor. Bunun sebepleri nelerdir? Bundan sonraki süreçte izlenecek politikalarda ve kurda neler yaşanabilir?

MB: Türkiye'nin son 1.5 yıldır uyguladığı para politikası aslında piyasaya belli kredi pompalayarak iç talebi canlandırmaya yönelik bir politikaydı. Bu uygulama özellikle enflasyonun çok şiddetli bir şekilde yükselmesine neden oldu. Bunun yanında iç talebi canlandırmak için faiz indirimi politikasını kullanması da yabancı yatırımcıyı ve Türk Lirası cinsindeki menkullerin değer kaybetmesine neden oldu. Bundan dolayı dövizin artması yönünde bir piyasa baskısı oluştu. Özellikle son 6 ayda bu kurun artmaması yönünde Merkez Bankası ve hükümet iş birliği ile bir baskılama uygulandı ve seçime kadar devam etti. Herkesin de bildiği gibi bu sürecin ilelebet devam etmesi söz konusu değildir. Bu, iktisadi teorilerde de vardır. Eğer bir ülkede sermaye dolaşımı serbest ise aynı anda faizi ve kuru da baskılayamaz, sabit tutamazsınız, yani birini serbest bırakmak zorundasınız. Türkiye Cumhuriyeti son 6 ayda faizi de kuru da baskılayarak bunu idare etmeye çalıştı ama bunun bir bedeli oldu. En büyük bedeli de rezervlerin erimesi ve enflasyonun yüksek kalmaya devam etmesiydi.

"TÜRKİYE'DEKİ PARA POLİTİKASI DAHA SIKI OLACAK"

MB: Seçimden sonra bir normalleşme süreci olduğunu görüyoruz. Yeni kurulan hükümette atanan Mehmet Şimşek'in açıklamaları da artık rasyonel politikalar uygulanacağı yönündeydi. Bu yönde de piyasalar oluşmaya, olgunlaşmaya başladı. Seçimlerden sonra sonra günlük yüzde yarım,  yüzde 1 olarak TL'nin yabancı paralara karşı değer kaybını gördük. Çarşamba günü ise olan şuydu; kamu bankaları piyasaya müdahale etmedi. Kurun baskılanması bırakıldı. Bu nedenle beklenenden daha yukarı bir sıçrama gösterdi (yüzde 7 küsurlarda…). Son bir haftada yüzde 11-12'ye kadar bir sıçrama oldu. Bu beklenen bir durumdu. Tabii önemli olan bundan sonrası, ekonomi politikasının net bir biçimde nasıl açıklanacağı ile ilgilidir. Şimşek görevi devralırken ve sonrasında belli şeyler söyledi. Bunun ete kemiğe bürünmesi için ve netleştirmesi için kapsamlı bir ekonomik program açıklanması gerekecek. Onu bekleyeceğiz. Benim özellikle beklediğim bir budur. İkincisi Merkez Bankası Başkanı ve diğer ekonomi kadrosunun tam oluşması. Hangi politika anlayışı ekonomi yönetimini tamamen eline geçirecektir, o çok önemlidir. Üçüncü merak ettiğim husus, TC bu kur dalgalanmasından dolayı TL cinsinden mevduat tutanlara bir Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemi geliştirdi ve bunu uygulamayı sürdürüyor. Şimdi bu ne olacak? Büyük bir mesele budur, çünkü orada çok önemli sayıda TL cinsinden tasarruf vardır. Bu birikimler nereye gidecek? Artık KKM'yi devam ettirmek pek mümkün değil çünkü Maliye'ye, Hazine'ye büyük bir yük oldu, artık olmaya devam edemez, çünkü kaynakları büyük ölçüde tükendi. Dolayısıyla benim gördüğüm bu aşamada TC'nin yeni bir enstrüman düşünmesi lazım. Yani bu paralar nereye gidecek; ya dövize, altına,  borsaya ya da başka yerlere gidecek… Burada TL cinsinden menkullere talebin devam ettirilmesi veya pozisyonların TL cinsinden olabilmesi için, TL cinsinden yeni bonoların çıkarılması ve bunların da iyi getiri getirmesi gerekir. Dolayısıyla insanlar mevduattan çıkarken bu bonolara, tahvillere yönelebilsin. Aksi takdirde bireyler dövize, altına, borsaya yönelecektir. Bunun için yeni enstrümanların gündeme geleceğini bekliyorum. Günün sonunda bu da 'faizler yükselecek' demektir. Bu bonoyu alanlar da daha tatmin edici faiz, getiri isteyecektir. Bu da öyle görünüyor ki, Türkiye'deki para politikasının daha sıkı olacağı, daha az piyasaya para süren ama faizlerin de daha yüksek olduğu bir yöne gidileceği şeklinde… Tabii bunların netleştirilmesi gerekecek.

"BİZİ BİR DÖVİZ VURACAK, BİR ENFLASYON VURACAK"

Soru: Sıkılaştırma politikasının günlük hayata yansıması nasıl olur?

MB: Birincisi, hane halkının konut, araba alma ya da bir yatırım yapmak için ödeyecekleri bedel ki bu faizdir, yükselecek. Dolayısıyla hane halkının faiz maliyeti artacak.  Bu bize çok önemli bir maliyet olarak gelecek. İkincisi işletmeler, gerek günlük işletme sermayelerini çevirebilmek, gerekse yatırım yapmak için, ham madde almak için, personelini ödemek için finansal kaynaklara ihtiyacı vardır. Eğer kendi kaynakları bunlar için yetersizse borçlanırlar. Bu borçlanma maliyetleri de işletmeler için artacak. Dolayısıyla hem hane halkının hem işletmelerin borçlanma maliyeti artacak. Bu maliyetlerin artması demek, özellikle işletmeler tarafında, fiyatlara bunların yansıması demektir. Yani üretim maliyeti artarsa ki, finans da en önemli girdilerinden biridir, bu fiyatlara yansıyacak bu bize enflasyon olarak gelecek. Bu faiz tarafı. İkincisi kur artmaya başladı. Bizim ülke de malum dövize dayalı, ithalata bağımlı bir ekonomi ve kurlardaki değişiklikler fiyatlara doğrudan yansıyor. Eskiden daha az yansırdı, eskiden TL 100 kuruş arttığında ya da değer kaybettiğinde, 25-30 kuruşu fiyatlara yansırdı. Ancak son bir buçuk yıldır 100 kuruşun 100'ü de yansıyor fiyatlara, hatta daha fazlası… Çünkü riskli, istikrarsızlık vardır. Dolayısıyla bu kur artışları şimdi, doğrudan fiyatlara yansımaya başlayacak. Bu da Tüketici Fiyat Endeksi'nin artmasına neden olacak. Ne yazık ki, önümüzdeki süreçte de son 1.5 yıldır yaşadığımız bu yüksek oranlı enflasyon, o kadar olmasa bile yüksek oranda, mutlaka çift rakamlı devam edecektir bu süreç. Ama bizi bir döviz vuracak, bir enflasyon vuracak.  Çift taraflı bir dövme olacak bizim ekonomimiz üzerinde. Ne yazık ki bunu toparlamak da öyle çok kolay değildir. Türkiye'deki gelişmeler tabii çok önemli olacak önümüzdeki süreçte. Yani bu enflasyonla yaşamaya ne yazık ki bizim daha fazla alışmamız gerekecek. 90'lardan 2000'li yılların başına kadar yüzde 50-60, 100 enflasyonları yaşadık. O günlere doğru döndük. Biraz daha devam edecek gibi görünüyor. Bunun gelir dağılımına etkisi çok kötü, bütçeye maliyeti çok yüksek. Özellikle hayat pahalılığına bağlı maaşlar artacağından dolayı ve ülkedeki kaynakların verimsiz ve israf olması, yatırımın olmaması -bu kadar yüksek maliyetli, enflasyonlu ortamlarda, istikrarsız ortamlarda kim yatırım yapar ki? Çok az olur böyle ortamlarda yatırım- nedeniyle bu gidişat ne yazık ki belli bir süre daha kötü bir şekilde devam edecek.

"NORMALLEŞME İÇİN 1 SENEDEN FAZLA VAR""

Soru: Bu olumsuz tablo ne kadar sürede geride bırakılabilir?

MB: Gelecek senenin ikinci yarısından sonra biraz normalleşme görülebilir. Bu sene bir şey çıkmaz. Bir seneden daha fazla beklememiz gerekecek. 

"GİDİŞAT YIL SONUNA KADAR BELLİ OLUR"

Soru: Türkiye'deki yerel seçimlerin etkisi nasıl olur?

MB: Sene sonuna kadar rasyonel politikalar uygulanacaktır. Ama yeni yılla birlikte, seçimin etkisiyle, popülizme geri dönebilme ihtimali vardır. Ancak ne kadar faiz indirimine gidilecek, ne kadar popülist davranacak yıl sonuna kadar ne kadar başarılı olacağı ile belli olacaktır. Diyelim ki çok güzel yabancı yatırımcı çekti Türkiye, sermaye iyi geldi, rezervler toparlanmaya başladı, bütçe açığı yavaş yavaş toparlanmaya başlandı ve bir istikrar oldu, o zaman daha rahat davranacaklar ama olmazsa çok zorlanacaklar diye görüyorum.

"İLK HEDEF YABANCI YATIRIMCILARI ÇEKMEK OLACAK"

Soru: IMF, Türkiye'nin seçeneklerinden biri olabilir mi?

MB: IMF konusu, ekonomik sebeplerden daha fazla siyasi bir mesele oldu. Özellikle AK Parti hükümeti IMF'den kurtulmayı bir propaganda olarak kullandı seçimlerde. Dolayısıyla bugün uluslararası uzmanlara sorulduğunda Türkiye için en idealin IMF ile bir stand-by anlaşması yapmasıdır aslında ama Türkiye'nin bu bir siyaseten tercihi değildir. İlk aşamada ona başvuracağını düşünmüyorum, öyle bir sinyal de görmedik. İlk etapta yabancı yatırımcıları buraya çekmeye çalışılacaktır. Dolayısıyla Mehmet Şimşek de itibarlı olması, oraları iyi bilmesi, kontaklarının olması dolayısıyla düşünüldü. O konuda başarılı olabileceklerini beklerim, isterim ancak o da uygun faizlerle olur ama yüksek faizlerin de başka bedelleri vardır. Şu aşamada siz 10 tüketiyorsunuz ve geliriniz de 8'se ve tasarrufunuz da eksi 2'yse bunu dışarıdan bulmak durumundasınız, başka türlü bu iş olmaz. Ya da tüketiminizi 10'dan 8'e düşüreceksiniz ki, ürettiğiniz kadar tüketebilesiniz. Bu da Türkiye gibi bir ekonomi için çok kolay değil tüketimini öyle kıssın, daha fazla kessin yatırımı yapmasın, alt yapı yapmasın. Dolayısıyla borçlanmayı isteyecektir. Zaten 1.5 yılda yaşadığı genişletici para politikalarından dolayı rezervlerini erittiği için ihtiyacı vardır dış kaynaklara. Eğer çok kötü olursa IMF'ye gidilebilir ama bekleyip görmek lazım.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam