DOLAR 32,2750 -0.04%
EURO 35,1008 -0.07%
GBP 40,8888 -0.16%
ALTIN 2.464,79-0,05
BITCOIN 2116024-0,45%

“Kimse yargı ve hukuk üzerinden prim yapmasın”

ABONE OL
12 Şubat 2018 07:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

“Bizlerin ana prensipleri ve yıllardır benimsediğimiz ana nokta, siyaset yapmak için bu görevlerde olmadığımızdır. Kısacası bizim önceliğimiz siyaset yapmak değil, avukatlarımız ve en önemli unsuru olduğumuz devletin yargı bacağı, bu yargının bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, bir hukuk devletinde yaşama arzumuz, buna halel gelmemesi için uğraşımız ve hukukun üzerinde daha önemli bir gücün olamayacağı duruşudur”


“Basın özgürlüğünü benimser, inanır, destekler ve savunuruz, fakat maksadın ne olduğuna da bakmak bu noktada önemlidir. Kısacası; böyle bir yazı gerekli midir, doğru mudur, insanlar yazılanla hemfikir midir? Bir haber yapılırken hukuku, insan haklarını ve ifade özgürlüğünün sınırları da iyi bilinmelidir. İfade özgürlüğü, dileyen dilediği her şeyi söyleyebilir veya yazabilir demek değildir” 


“Üstüne titrediğimiz yargı bağımsızlığı ve yargı tarafsızlığı, yani yargının hiçbir baskı altında kalmadan, hiçbir dış etkenden etkilenmeksizin yasalara, önlerindeki olgulara ve vicdanlarına göre rahatça karar verebilmesini aksatmaya yönelik grupların mahkemede şov yapmaya çalışması ve baskı kurmaya çalışması kesinlikle tasvip edilemez”


“Bir yargıç ismi ve resmi ile toplum nezdinde tartışılmaz. Yargıçlar kararları ile konuşur, önlerine gelen olgulara, hukuka ve vicdanlarına göre de karar verirler. Bu bağlamda gerek bu tür yapılmaması gereken yayınlar, gerekse Erhan Arıklı’nın açıklaması, gerekse başka kesimlerden belli zamanlarda gelmiş olan açıklamalar, değiştirilmiş şekliyle mahkemeler yasası altında düzenlenen ‘Contempt of Court’ dediğimiz Mahkemeye hakaret kapsamı içerisinde değerlendirilebilecek veya hakkında işlem yapılabilecek konulardır”


“Burada  belli kişilerin ‘biz Türkiye Cumhurbaşkanı’nı veya Türkiye’yi temsil etmekteyiz, onların adına konuşur ve hareket ederiz’ yaklaşımı vardır. Bu noktada ben Ünver Bedevi ve Barolar Birliği Başkanı olarak, bu yaklaşımları şiddetle reddettiğimi söylemek isterim. Her isteyenin ‘ben Türkiye Cumhurbaşkanının temsilcisiyim veya onun adına hareket ediyorum’ deme lüksü yoktur. Bu yönde bir açıklama beklemiyor ve talep etmiyor değilim”


Eniz ORAKCIOĞLU

Şubat ayı sonunda yapılacak seçimde yeniden aday olmayacağını açıklayan Barolar Birliği Başkanı Ünver Bedevi’den Yeni Bakış’a çarpıcı açıklamalar. Bedevi, Afrika gazetesi saldırısından, Meclis’te yaşananlara, iç barış ve huzurdan ifade özgürlüğüne ve yıllardır ülkede tartışılan konuların başında gelen KKTC vatandaşlığına bir çok konuda değerlendirmelerde bulundu.

“Beyanatlarımızın arkasındayız”

Barolar Birliği Başkanı Ünver Bedevi, Meclis içerisinde, Meclis ve Afrika gazetesi önünde yaşanan olaylarla başlayan süreci değerlendirdi. Buna bağlı olarak da konu ile ilgili olarak gerek Barolar Birliğinin, gerekse Mahalli Baroların o süreç içerisinde ve bugüne kadar yaptığı tüm açıklamaların ve beyanatların arkasında olduğunu vurgulayan Bedevi “Hiçbir şekilde yaptığımız söylemler veya beyanatlarla çeliştiğimiz düşünülmesin. Bu önemlidir, çünkü farklı yorumlamaya meraklı çok insan vardır. Geri sardılar, fikir değiştirdiler iddiaları ortaya atılmasın diye bu şekilde söze başlamak istedim” diye konuştu.

“Mücadelemiz değişmeyecektir”

Barolar Birliğinin hukukçuların örgütü olduğuna dikkat çeken Bedevi, “Bizlerin ana prensiplerinden ve yıllardır benimsediğimiz ana nokta siyaset yapmak için bu görevlerde olmadığımızdır. Kısacası, bizim önceliğimiz siyaset yapmak değil, avukatlarımız ve en önemli unsuru olduğumuz devletin yargı bacağı, bu yargının bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, bir hukuk devletinde yaşama arzumuz, buna halel gelmemesi için uğraşımız ve hukukun üzerinde daha önemli bir gücün olamayacağı duruşudur. 

Bilindiği üzere barolar, hukukçular ve avukatlar içerisinde de toplumun her kesiminde olduğu gibi çeşitli siyasi görüşte ve çeşitli inanışta bireyler vardır. Ama Barolar, hukukçular ve avukatlar olarak hangi siyasi görüşten istersek olalım egemen değerlerimiz demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, insan hak ve özgürlükleridir. Bu mücadelemiz de hiçbir şekilde aksamadan ve oradan buradan gelecek baskı, eleştiri veya övgüyle de değişmeyecektir” dedi.

“Yemin esnasında tahrik doğru değil”

Meclis içerisinde, Meclis ve Afrika gazetesi önünde yaşanan olaylar ile başlayan bu son dönemin birçok farklı badireler ve örnekler barındırdığının altını çizen Bedevi, “Örneğin, Doğuş Derya’nın yemininde seçilmiş bir milletvekilinin anayasaya göre yapacağı yeminin önüne veya arkasına bir şey konulmamalıdır. Milletvekili, yeminine hiçbir şekilde bir tahrik de katmamalıdır. Doğuş Derya’nın “faşizme karşı omuz omuza” söylemini yemininin başına ve sonuna eklemesi bana göre doğru değildir.  Sayın Derya’nın yemin öncesinde veya sonrasında farklı bir ortamda görüş beyan etmesi, beyanat vermesi en doğal hakkıdır, ama bunu yemin esnasında yapmak bana göre gereksiz, yanlış, yersiz ve tahriktir” şeklinde konuştu.

“Zaroğlu’nun hareketini de onaylamıyoruz”

Ünver Bedevi, Derya’nın yemininin ardından YDP Milletvekili Bertan Zaroğlu’nun kağıt fırlatma olayını da tasvip edip onaylamanın mümkün olmadığını vurguladı.

“İfade özgürlüğünün sınırları da iyi bilinmelidir”

Konuyla bağlantılı olarak Afrika gazetesinin, Türkiye’nin gerek Suriye gerekse KKTC’de işgalci olduğuna dair manşetini de değerlendiren Ünver Bedevi, şunları söyledi; “Basın özgürlüğünü benimser, inanır, destekler ve savunuruz, fakat maksadın ne olduğuna da bakmak bu noktada önemlidir. Kısacası; böyle bir yazı gerekli midir, doğru mudur, insanlar yazılanla hemfikir midir? Bir haber yapılırken hukuku, insan haklarını ve ifade özgürlüğünün sınırları da iyi bilinmelidir. İfade özgürlüğü dileyen dilediği her şeyi söyleyebilir veya yazabilir demek değildir. İfade özgürlüğü kapsamında suç işlememek, hakaret etmemek ve en önemlisi tahrik maksatlı söylem ve eylemler de bulunmamak yer almaktadır. Geçtiğimiz bu hassas süreçte herkesin çok dikkatli ve sağduyu ile hareket etmesi lazımdır. Sırf ifade özgürlüğünün arkasına saklanarak bunu dinamitlemeye uğraşmak kimsenin tasvip edebileceği bir şey değildir.”

“Mahkemeye baskı kabul edilemez”

Yaşanan olaylar neticesinde başlayan yargı sürecini de değerlendiren Ünver Bedevi, “Üstüne titrediğimiz yargı bağımsızlığı ve yargı tarafsızlığı, yani yargının hiçbir baskı altında kalmadan, hiçbir dış etkenden etkilenmeksizin, yasalara, önlerindeki olgulara ve vicdanlarına göre rahatça karar verebilmesini aksatmaya yönelik grupların mahkemede şov yapmaya çalışması ve baskı kurmaya çalışması kesinlikle tasvip edilemez. Bu çerçeve içerisinde; Bertan Zaroğlu birisine hakaret etti mi, etmedi mi, karşısındaki muhatabı ne dedi gibi sorular alt konudur, burada esas olan milletvekili sıfatı kazanan birinin oradaki kalabalığı toplayıp, onlara önderlik etmesi veya bireysel olarak orada bulunmuş olsa bile öyle bir guruba dahil olmasındaki baskı maksadı doğru bir davranış şekli değildir. Milletvekili sıfatı olan Erhan Arıklı’nın basında yer alan açıklamalarına değinecek olursam, kimse bana bu açıklamanın yargı bağımsızlığına tehdit girişimi olmadığını söylemesin. Söylemleri apaçık ortadadır ve baskı kurma maksatlı yapıldığı da açıktır” diye konuştu.

“Yargıcın ismi ve resminin basında yer alması doğru değildir”

Ünver Bedevi, dava ile ilgili yargıcın isminin ve resminin sürekli görsel ve yazılı basında çıkmasının akıl, mantık tutulması olduğunu belirterek, “Bir yargıç ismi ve resmi ile toplum nezdinde tartışılmaz. Yargıçlar kararları ile konuşur, önlerine gelen olgulara hukuka ve vicdanlarına göre de karar verirler. Bu bağlamda gerek bu tür yapılmaması gereken yayınlar, gerekse Erhan Arıklı’nın açıklaması, gerekse başka kesimlerden belli zamanlarda gelmiş olan açıklamalar, değiştirilmiş şekliyle mahkemeler yasası altında düzenlenen ‘Contempt of Court’ dediğimiz Mahkemeye hakaret kapsamı içerisinde değerlendirilebilecek veya hakkında işlem yapılabilecek konulardır. Eğer Yüksek Mahkeme veya yargı Contempt müessesesini işletmiyorsa bunu silah olarak kullanmak istemeyişlerindendir. Bu tür örneklerin de bu kapsamda değerlendirilmeyeceğinden dolayı değil, tam tersi değerlendirilebilir ve belki de ileriye dönük değerlendirilecektir. Ama orada öyle bir mevzuatın var olduğunu vurgulamak isterim ve benim kanaatimce de yeri geldiğinde ve mecbur kalındığında da işletilmesi ve kullanılması gereken bir mekanizmadır. Bu çok gelişmiş ülkelerde de böyledir. Yani ifade ve basın özgürlüğü gelişmiş ülkelerde de sınırsız değildir” dedi.

“İnsan insanlığından utanır hale gelir”

Açıklamalarında yargıca tehdit iddialarını ve sosyal medya üzerinden yapılan yorumları de değerlendiren Bedevi, açıklamalarını şöyle sürdürdü; “Sayın Yüksek Mahkeme Başkanı çıkıp bu konuda açıklama yaptı ve o gün itibarıyla somut bir tehdit olmadığını ve bazı yayınlardan dolayı Polis Genel Müdürü’nü bu hususla ilgili aradığını beyan etti. Sosyal Medya üzerinden yazılanlar konusunda klavye kahramanları başlı başına bu toplumun en büyük dertlerinden biri haline geldi. Ben, sosyal medya ortamında olmamama rağmen oradaki mesajları, söylemleri ve çatışmaları arkadaşlarım vasıtası ile öğrenmekteyim ve sosyal medya üzerinden çok çirkin yazışmaların olduğu ortadadır, maalesef ki sosyal medya üzerinden yazılanları okudukça insan insanlığından utanır hale gelir. Bu noktada da Bilişim Yasasının eksikliği ortaya çıkmaktadır, bu yasanın biran evvel Meclis ve yeni hükümet tarafından geçirilmesi şarttır. Bu ülkede geçmişte öyle bir şey söz konusu bile değildi, ne beyin yapımızda, ne hareketlerimizde, ne de fiiliyatta böyle bir şey yoktu. Bu noktaya geldiysek artık, iş neredeyse bitmiş demektir ve dükkânı kapatmak gerekecektir. 

O bitme noktasına gelmemek için ve oradan uzaklaşmak, arzu ettiğimiz yöne gidebilmemiz için bu çıkışları yapmamız, gereken önlemi  ve dikkati göstermemiz lazım. Bunların yanında dünya örneklerinden, yaşanmış olaylardan hukuk, demokrasi ve medeniyet çizgisinden uzaklaşmamamız lazımdır.”

“Bırakın hakim, savcı ve avukatlar işini yapsın”

“Bırakın avukat, hâkim ve savcı işini yapsın” diyen Ünver Bedevi, “Herkes haddini bilmeli, herkes görevini yapmalı. Örneğin siyasiler topluma hizmet için seçilirler, ve bunun içinde devletten iyi bir maaş ve iyi bir emeklilik hakkı alırlar. Eğer vekiller o işlerinin haricinde başka işler yapacaklarsa veya yaparlarsa demokrasi bağlamında halk sandıkta puanlarını verir. Bu örnekten yola çıkarak bu olaylar içerisinde Savcılarında çok fazla eleştirildiğini söyleyebiliriz. Bu eleştirilerin birçoğu haksız olmakla birlikte birçoğuna cevap verilmiştir. Tabi ki savcılığın da eksik veya yanlış yaptığı şeyler olabilir ama bunlar fikir olarak, tahrik etmeden eleştirilmelidir. Bardağın dolu tarafından bakmayıp, sadece boş kısmından bakıp da yaylım ateşine tutmak maharet değildir” şeklinde konuştu.

“Bu şekilde doğru yolu kat etmemiz imkânsızdır”

Ülkede son zamanlarda, sapla samanın sürekli karıştırıldığına vurgu yapan Barolar Birliği Başkanı Ünver Bedevi, “En temel olgular veya en temel fikirler bile sürekli bir tartışma konusu halini almakta. Herkesin bir iddiası, bir fikri veya bir hırsı var. Herkes farklı bir alternatif ve argüman üretebilmekte ve bunu marifet sayarak bir keşmekeşe doğru yol almaktayız. Birçok şey ve olması gereken şekil çok açık ve nettir, dünyada çeşitli ülkelere de bakıldığında, hatta kendi tarihimize de bakıldığında, bazı şeyleri aşmış olmamız ve ötesini tartışıyor olmamız gerekirken biz hala sıfırdan her şeyi tartışır ve kavga eder haldeyiz. Bu şekilde doğru yolu kat etmemiz imkânsızdır” diye konuştu.

“Yetkililerden beyanat bekliyoruz”

Ünver Bedevi, sözlerini şöyle sürdürüdü; “Burada Kuzey Kıbrıs Coğrafyasındaki belli kişilerin ‘biz Türkiye Cumhurbaşkanı’nı veya Türkiye’yi temsil etmekteyiz, onların adına konuşur ve hareket ederiz’ yaklaşımı vardır. Bu noktada ben Ünver Bedevi ve Barolar Birliği başkanı olarak, bu yaklaşımları şiddetle reddettiğimi söylemek isterim. Her isteyen ‘ben Türkiye Cumhurbaşkanı’nın temsilcisiyim veya onun adına hareket ediyorum’ deme veya ima etme lüksü yoktur. Bu yönde bir açıklama beklemiyor ve talep etmiyor değilim. Benim bu konuda beklentim Türkiye hükümetinden, Türkiye Cumhurbaşkanlığından veya buradaki TC elçiliğinden bu noktayı dile getirmesi, bu kişilerin, grupların veya şahısların öyle bir ehliyetinin ve yetkilerinin olmadığını altını çize çize söylemeleri ve bu yönde bir beyanatta bulunmaları. Bu yönde bir açıklama bekledim ve hala  beklemekteyim. Ben böyle bir beyanatın da geleceğine inanıyorum. Çünkü gelmesi gerekir ve doğru olanda budur. Yasa dışı ve insan haklarına aykırı söylemlerin ve eylemlerin, bu yönde uğraşanların oyununa kimsenin gelmemesi gerekir.”

“Toplum ayrıştırıcılık yapılmasını istemiyor”

Kıbrıs Türk toplumunun ve bu coğrafyada yaşayan büyük bir çoğunluğun ayrıştırıcılık yapılmasını istemediğini ve tasvip etmediğini belirten Bedevi, “Bu toplumun büyük bir çoğunluğu tahrikler veya kaos değil, huzur ve hukuk devletinin yanında demokrasi, ekonomik kalkınma ve Kıbrıs’ta çözüm istiyor. Kaldı ki çözüm isteği kimileri tarafından Rum sevici, Türkiye düşmanı olarak değerlendiriliyor. Biz ne Rum seviciyiz, ne de Türkiye düşmanıyız” şeklinde konuştu.

“Polise yapılan eleştiri haklı”

Polisle ilgili ise yıllardır çeşitli eleştirilerin ortada durduğunu anımsatan Ünver Bedevi, “Polisin yaşadığı sıkıntılar vardır. Polis teşkilatında alet, teknolojik donanım, laboratuvar, maaşlar, çalışma koşulları, sayılarının eksikliği gibi birçok sıkıntılar yaşanmaktadır. Kısacası polisin eksiklikleri ve aşılması gereken problemleri var. Ama bu yaşanan olaylarla polisin bir yönünü daha görmüş olduk. Polisin, Afrika gazetesinde yaşanan olaylara sadece bakması ve seyirci kalması, haklı bir eleştiriye sebebiyet verdi. Hukuk dışı olaylar hatta suç teşkil eden bariz olaylara polis neden müdahale etmedi veya edemedi, neden o talimatı alamadı veya neden kendi inisiyatifiyle müdahale edemedi? Bu bana göre bir korkudan kaynaklanmaktadır. Çünkü olayın siyasi ve başka boyutları vardır diye korku, polisin müdahalesine engel olmuştur. Toplumda bu korkunun var olmaması lazımdır. Madem ki hak, hukuktan, yasalardan ve bağımsız yargıdan bahsetmekteyiz, bu tür şeylerin de bu toplumda yaşanmaması gerekiyordu. Polis önlem almalıydı, ama almadı, buda haklı eleştiriyi doğurdu” diye konuştu.

“Çok büyük haksızlıktır”

Açıklamalarında, toplumda son yıllarda büyük rahatsızlık yaratan vatandaşlık dağıtımı şekli ve yöntemiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Barolar Başkanı Ünver Bedevi, “Şu veya bu şekilde kısa sürede on binlerce vatandaşlık yapılmasının hiçbir bakımdan doğru ve kabul edilebilir bir yanı yoktur. Bu boyutlarda suni eklemeler ülkedeki dengeleri bozar. Temelden tutun da, eğitimimize, kültürümüze kadar her şeyimizi riske atar ve aksatır. Buna adapte olmak imkansız bir durumdur, bu derece vatandaşlıkların yapılmaması lazımdı. Bu noktada bütün ülkelere bakılarak hiçbir ülkenin kendi coğrafyasında, bu kadar kısa sürede kendi nüfusunun yüzde 10’u ve 20’sine varan oranlarda vatandaşlık vermediğini de görebiliriz. Sadece buna bakıldığında işin ne kadar sakat olduğu ortadadır. Dünyanın neresine isterseniz bakın, farklı kökenden gelen ve o coğrafyada yaşayan kişilerin vatandaşlık hakkına sahip oldukları anda ve vatandaşlıklarını aldıkları anda seçme ve seçilme hakkına sahip oldukları, siyasetin içinde yer alma hakkına sahip oldukları bakidir. Fakat bir ülkede sayısal olarak seçmenin yarısı kısa sürede dışarıdan gelmişse ve bu duruma göre parti ve düzen kurulursa, bu, yıllardır bu ülkede yaşayan insanlara ve Türkiye’den gelen kardeşlerimize  çok büyük bir haksızlık ve günah olur. Yıllardır burada kurulmaya, iyileştirilmeye ve  düzenlenmeye çalışılan hayatlara büyük bir haksızlıktır. Tabi bunları söylerken diğer taraftan da bu düzenin Türkiye’nin sayesinde ayakta durduğu bir gerçektir. Bunun yanında, 74 Barış Harekatı ve bunun sonucu olarak Rum boyunduruğunda olmamanın değerini de Kıbrıs Türkü çok iyi bilmektedir ama benim söylemeye çalıştığım başka bir boyuttur. Umarım bu da net olarak anlaşılmıştır” dedi.

“Aday olmayacağım”

Bedevi, sözlerine şu şekilde son verdi; “Tüm bu olaylardan önce aldığım bir karar uyarınca yasal olarak şubatın sonlarında yapılacak olan Barolar Birliği Genel Kurulunda da göreve talip olmamayı ve görevimi tamamlamış olmanın huzuru ile de ayrılma kararı almıştım. Kimse bu noktada bana çıkıp prim sağlamaya çalıştığım söyleminde bulunmasın, çünkü öyle bir iddiam yok, dolayısıyla bu söylediklerimi çok daha rahat ifade ediyorum.”

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam