DOLAR 32,2011 -0.01%
EURO 35,0133 0%
GBP 40,9160 0.01%
ALTIN 2.504,500,17
BITCOIN 21583920,26%

Çok bilinmeyenli bir denklem

ABONE OL
19 Ekim 2015 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

“Bilindiği üzere Esad yönetimine karşı tavır alan Türk Hükümeti, Esad’a karşı savaşan IŞİD’e karşı, en hafif tabirle yumuşak bir tavır takınmıştı. Dolayısıyla, eğer saldırının arkasında gerçekten IŞİD varsa, Orta Doğu uzmanı Fehim Taştekin’in Suruç’taki katliam sonrasında söylediğini tekrarlamak gerekirse ‘bumerang dönüp Türkiye’yi vurdu’ demek yanlış olmayacaktır”

“Çeşitli ihtimaller üzerinde durmak mümkün. Hükümet, IŞİD yanında PKK’yı da adres olarak göstermiş durumda. Halkların Demokrasi Partisi (HDP) ise saldırının arkasında devletin içindeki bir takım odakların olabileceğine işaret ediyor. Tüm bu iddiaların içinde kanımca net olarak söyleyebileceğimiz şey, her durumda yaşanan kaosun baş müsebbibinin Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’ye hükmeden zihniyet olduğudur”

“İstikrardan uzak bir Türkiye bizim için her durumda kötüdür ama özellikle Kıbrıs sorununun çözümü açısından çok kötüdür. Dolayısıyla, hem Türkiye’nin iç huzuru, hem de Orta Doğu ve Kıbrıs’ta istikrar ve barış açısından, Türkiye’de güçlü, istikrarlı bir hükümete ihtiyaç var”

“Adada bir çözüm ve birlikte barış içinde yaşama pratiğinin gerçekleştirilmesi, içinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyası yanında dünyanın geri kalanındaki çatışma içindeki toplumlara da çok pozitif bir mesaj verecektir.”

Eniz ORAKCIOĞLU

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi, Uluslararası İlişkileri Bölümü öğretim üyesi, siyaset bilimci Dr. Sertaç Sonan, Yeni Bakış’a Ankara’da meydana gelen bombalı saldırı, ardından yaşanan siyasi gerginlik ve bu gelişmelerin Kıbrıs Müzakere sürecine yansımalarını değerlendirdi.

‘Bumerang dönüp Türkiye’yi vurdu’

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi, Uluslararası İlişkileri Bölümü öğretim üyesi, siyaset bilimci Dr. Sertaç Sonan, Ankara’da yaşanan saldırının failleri hususunda, bu aşamada net olarak bir şey söylemenin zor olduğunu dile getirerek, karşımızda çok bilinmeyenli bir denklem olduğunu söyledi.  Sonan, olayın henüz çok taze olduğunu vurgulayarak, “Bu katliamı kimin, neden yaptığını kati bir şekilde söylemek imkânsız. Hatta belki bunları hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Şu an için söylenebilecek olan, saldırının iç ve dış olmak üzere iki boyutu olabileceği üzerinde duruluyor. Dış boyutta, öncelikle Suriye’deki iç savaş ve Suriye’deki çatışma sürecinde yükselişe geçen Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD), saldırının arkasındaki güç olabileceği konuşuluyor. Bilindiği üzere Esat yönetimine karşı tavır alan Türk Hükümeti, Esat’a karşı savaşan IŞİD’e karşı, en hafif tabirle yumuşak bir tavır takınmıştı. Dolayısıyla, eğer saldırının arkasında gerçekten IŞİD varsa, Orta Doğu uzmanı Fehim Taştekin’in Suruç’taki katliam sonrasında söylediğini tekrarlamak gerekirse ‘bumerang dönüp Türkiye’yi vurdu’ demek yanlış olmayacaktır” dedi.

 

“Kaosun baş müsebbibi AKP’ye hükmeden zihniyettir”

Sonan,  sözlerine şu şekilde devam etti; “Buna paralel olarak, genel olarak Türkiye’nin izlediği Suriye politikasıyla dost kazandığını söylemek zor. Komşuları İran ve Rusya, Esat’ın kalması için çaba gösterirken, Türkiye, Esat’ı devirmek için uğraşıyor. Bu noktada Batılı müttefikleriyle de aynı tarafta yer alıyor. Lakin, Batı’nın önemli bir müttefik olarak gördüğü Kürt gruplara karşı tavır alarak, onlarla da ters düşüyor. Türk hükümeti, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt oluşumunu büyük bir tehdit olarak görüyor ve onu zayıflatmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Bu da bizi olayın muhtemel iç boyutuna getiriyor. Bu bağlamda da çeşitli ihtimaller üzerinde durmak mümkün. Hükümet, IŞİD yanında PKK’yı da adres olarak göstermiş durumda. Halkların Demokrasi Partisi (HDP) ise saldırının arkasında devletin içindeki bir takım odakların olabileceğine işaret ediyor. Tüm bu iddiaların içinde kanımca net olarak söyleyebileceğimiz şey, her durumda yaşanan kaosun baş müsebbibinin Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’ye hükmeden zihniyet olduğudur” dedi.

 

“Türkiye büyük bir kaos içerisindedir”

Tüm bu olanları değerlendirdirildiğinde Türkiye’nin bir kaos içerisinde olduğunu söylemenin yanlış olmayacağını belirten Sonan, “Daha bir yıl öncesine kadar Kürt sorununun barışçıl bir çerçevede çözümü tartışılırken; çözüm süreci başlamışken, hükümet bir anda, belli ki seçim hesaplarıyla, sürece son vererek ülkeyi gerilime sürüklemiş ve bugünkü duruma getirmiştir. Dolayısıyla saldırı eğer, içsel sebeplerden dolayı olduysa, bir başka deyişle barış süreci sekteye uğradığı ve hükümet kanadının Kürt hareketine karşı askeri çözümü benimsediği için gerçekleşmişse, pimi çeken hükümet ya da bir başka deyişle seçim sürecinde bundan medet uman AKP ileri gelenleridir. Eğer saldırı dış kaynaklıysa orada da yine Türkiye’nin ihtiyatsız bir dış politika izlemesinden dolayı müsebbip hükümettir. Eğer iç kaynaklıysa ama devlet içerisindeki odaklar tarafından gerçekleştirilmişse, ki bu en korkunç ihtimal, yine sorumlunun adresi değişmiyor. Bir taraftan kulağa komplo teorisi gibi gelse de maalesef böyle bir şeyin ihtimal dışı olmadığını gösteren birçok gelişme var. Dolayısıyla, akla ‘bu acaba 7 Haziran seçimlerinin sonucundan memnun olmayan derin unsurların işi mi?’ sorusu geliyor. Böyle bir algının oluşmuş olması bile kendi başına anlamlı. Her halükarda gidişat kötü görünüyor” diye konuştu.

 

“Güvenlikte büyük sıkıntı var”

Sonan, sözlerine şu şekilde devam etti; “Ankara’nın göbeğinde bu tür bir intihar saldırısının önüne geçememek başlı başına bir güvenlik zafiyetidir. Patlamanın sonrasındaki sürecin nasıl yönetildiği noktasında da büyük sıkıntı var. Medyada gördüğümüz üzere yaralılara sıkılan biber gazı, TOMA ile püskürtülen su, ambulansların yaralılara ulaşmasının engellenmesi, olaya neresinden bakarsanız bakın büyük bir fiyasko, büyük bir skandal…”

 

“Ülkeyi kutuplara ayırmış durumdadır”

Türkiye’nin geleceğinden endişe duymamanın mümkün olmadığını vurgulayan Sonan, “Ülke çok fazla gerilmiş durumda ve büyük bir kutuplaşma var. Özellikle Gezi olaylarından beridir AKP kimlik üzerinden politika üretiyor ve tabanını bu şekilde bir arada tutmaya ve mobilize etmeye çalışıyor. Bunun doğal sonucu olarak da ülke gittikçe ‘biz’ ve ‘onlar’ şeklinde kamplaşıyor. Şöyle ki AKP’nin etrafındaki Sunni Müslüman, dindar ve muhafazakar kesimler dışında bir gruba aitseniz, mesela Alevi’yseniz, Kürt’seniz, Kemalist’seniz veya dindar olduğunuz halde, örneğin Gülen Cemaati’ne yakınsanız, kendinizi ‘öteki’ konumunda bulabiliyorsunuz. Kısacası kimlik üzerinden yapılan siyaset, ülkeyi polarize etmiş durumda. Bu çok tehlikeli bir durum. Düşünün ki normal bir ülkede bu tarz bir katliam gerçekleştirildiğinde, ülke bütünleşir, bir matem havasına bürünür. Bugün Türkiye’de maalesef bunu bile görmek mümkün değil. Kurbanlara terörist gözüyle bakacak kadar ileriye gidebilen gruplar var” şeklinde konuştu.

 

“Cin şişeden çıktı”

Sonan, sözlerine şu şekilde devam etti; “Unutulmaması gereken nokta, seçimlerde anayasayı değiştirebilecek çoğunluğu elde etmek adına girişilen bu tırmandırma politikası, artık öyle bir noktaya gelmiştir ki, seçimlerden sonra dahi bu gerginlik kolay kolay giderilemeyecektir. Sonuçta insanlardan, duygulardan bahsediyoruz. ‘Seçim bitti, alacağımızı aldık, haydi normale dönelim,’ deseniz de toplumun farklı kesimleri arasında oluşan güvensizlik bir anda ortadan kalkmıyor. İngilizcede kullanılan bir tabiri Türkçeleştirerek söylemek gerekirse, cin şişeden ya da lambadan bir kere çıktı mı onu tekrardan yerine koymak hiç de kolay bir şey değil ve maalesef Türkiye’de cin şişeden çıkmış durumda. Öyle görünüyor ki seçimden sonra da AKP büyük bir aktör olarak karşımızda durmaya devam edecektir. Benim temennim, 7 Haziran’dan farklı olarak AKP’nin seçimden çıkacak sonucu kabullenmesi, hazmetmesi ve başkanlık rüyalarını rafa kaldırmasıdır. Böylece, HDP veya CHP ile bir koalisyon ihtimali ortaya çıkabilecek ve bir yumuşama süreci başlayabilecektir. Ancak bu partilerden biriyle AKP arasında kurulacak bir koalisyon hükümeti gerilimi yumuşatabilir. Bu koalisyonların dışında bir senaryo zaten mevcut durumun daha da derinleşmesi anlamına geliyor ki o da kâbus senaryosudur.”

 

“Tek çıkış yolu koalisyon”

Sonan, gelinen noktada AKP’nin tekrardan tek başına hükümet oluşturmasının tehlikeli sonuçlardan bir tanesi olduğunu vurgulayarak, “2002 Kasımdan beri iktidarda olan AKP, 12-13 senelik bu uzun periyotta art arda kazandığı seçimlerin de etkisiyle son derece kibirli bir hal aldı ve otoriterleşmeye başladı. Ülke, son birkaç yılda demokratik haklar ve özgürlükler anlamında gerileme sürecine girdi. Bugün geldiğimiz durumun sebebi de aslında bu uzun süreli iktidar durumu ve buna paralel olarak partinin kendi seçmeni dışındakileri görmezden gelme eğilimidir. Bu da demokrasinin ruhuna aykırı bir durumdur. Dolayısıyla 4 sene daha AKP iktidarının sürmesi, özellikle başkanlık sistemine geçiş tartışmaları üzerinden Türkiye’yi daha da gerebilir, kamplaşmayı daha da derinleştirebilir. Tek çıkış yolu, zaman geçirmek için değil, samimiyetle icraat yapmak için kurulacak bir koalisyon hükümetidir” diye konuştu.

 

 

“Güçlü bir hükümet şart”

Sonan, sözlerine şu şekilde devam etti; “Sayın Akıncı’nın seçilmesiyle başlayan yeni süreçte, yukarıda bahsettiğimiz tüm bu olumsuzluklara rağmen, Türkiye’nin durumu Kıbrıs’taki müzakere sürecini çok da fazla etkilememiş gibi görünüyor çünkü çok önceden belirlenmiş bir devlet politikası bulunuyor ve Hariciye içerisinde bir süreklilikten bahsetmek mümkün. Bununla birlikte en az iki önemli noktada Türkiye’nin güçlü bir siyasi iradeyle masaya oturması gerekecek. Bunlardan birincisi güvenlik ve garantiler meselesi, diğeriyse çözümün finansmanı ve mülkiyet konusudur. Bu konular üzerinde uzlaşma sağlanabilmesi için inisiyatif ve risk almayı göze alabilecek güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti şarttır”.  

 

“İç savaşa sürüklenmiş bir Türkiye Kıbrıs’ta çözüm açısından kötüdür”

Kıbrıs’ta bir çözüm için Türkiye’de güçlü bir hükümetin ve istikrarın olması gerektiğine dikkat çeken Sonan, “2003-2004 sürecinde adanın Güneyi’ndeki en önemli kaygılardan bir tanesi anlaşmanın uygulanıp uygulanamayacağıydı. Mesela, anlaşmaya göre kademeli olarak asker çekmesi gereken Türkiye’nin, bu yükümlülüğünü yerine getirip getirmeyeceği konusunda soru işaretleri vardı. Dolayısıyla Güney’deki yönetim yanında seçmenler de Türkiye’nin üzerinde uzlaşılacak muhtemel bir anlaşmayı uygulamak için üzerine düşenleri yapıp yapmayacağı konusunda güven duymak isteyecektir. Bu noktada da en önemli kriter orada istikrarlı bir hükümetin olup olmadığı olacaktır. İç savaşa ya da Ortadoğu’da bir savaşa sürüklenmiş, batağa sapmış, istikrardan uzak bir Türkiye bizim için her durumda kötüdür ama özellikle Kıbrıs Sorununun çözümü açısından çok kötüdür. Dolayısıyla, hem Türkiye’nin iç huzuru, hem de Orta Doğu ve Kıbrıs’ta istikrar ve barış açısından, Türkiye’de güçlü, istikrarlı bir hükümete ihtiyaç var” şeklinde konuştu.

 

“Türkiye’nin tavrı kilit öneme sahip”

Sonan; “Kıbrıs sorunundaki tıkanıklıkları aşmak için, Kıbrıs’taki liderlerde çözüm yönünde güçlü bir siyasi irade olmasının son derece gerekli olduğu ama bunun yeterli olmadığı kanaatindeyim. Çünkü çözümün yukarıda bahsettiğimiz maliyet ve güvenlik boyutları var ve bunlar yerli aktörlerin tek başlarına üstesinden gelebileceklerinin ötesinde büyük sorunlar. Dolayısıyla, sorunuza dönersek, liderlerde yeterince irade var mı? Var gibi görünüyor. Zorlukların üstesinden gelmek için buradaki güçlü irade yeterli mi? Hayır, değil. Uluslararası aktörlerin ve özellikle Türkiye’nin tavrı kilit öneme sahip. Kıbrıs Sorunu uluslararası boyutları olan son derece çetrefilli bir sorun. Bir noktada belki Amerika devreye girecek, belki Avrupa Birliği devreye girecek. Dolayısıyla, dönüm noktası diğer aktörlerin de resmin içine katıldığı noktada tam olarak ortaya çıkacak gibi görünüyor” şeklinde konuştu.

 

“Olumlu mesaj verir”

Sonan, sözlerine şu şekilde son verdi; “Adada bir çözüm ve birlikte barış içinde yaşama pratiğinin gerçekleştirilmesi, içinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyası yanında dünyanın geri kalanındaki çatışma içindeki toplumlara da çok pozitif bir mesaj verecektir. Altmış yıllık bir sorunun çözülmesi ve birlikte yaşamın tesis edilebilmesi, yıllar içinde, önemli bir emsal haline gelecek ve bölgenin geri kalanı için de bir umut ışığı olarak parlayacaktır. Umudumuz bunun bir an önce gerçekleşmesi…”

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam