DOLAR 38,8677 0.16%
EURO 43,8154 0.24%
GBP 52,0497 0.28%
ALTIN 4.011,12-0,45
BITCOIN 40999183,03%
“BANDANA” KARARINA TEPKİ YAĞDI

“BANDANA” KARARINA TEPKİ YAĞDI

Bakanlar Kurulu tarafından onaylanan yeni disiplin tüzüğüyle ilk kez başörtüsüne getirilen yeni düzenlemeye birçok kesimden tepki yağdı. Öğrencilere sadece sade bone ve bandana takma izni verilirken, bundan böyle okul idarelerinin bu konudaki yetkisi de kaldırıldı

ABONE OL
17 Mart 2025 09:44
“BANDANA” KARARINA TEPKİ YAĞDI
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

Düzenlemeye göre, öğrencilerin dini inançları gereği başlarını örtmek istemeleri hâlinde, yalnızca
bone üzerine bandana takmalarına izin verilecek. Bone ve bandananın sade ve düz renkte olması
şartı yer alırken, bone ve bandananın üzerinde herhangi bir şekil, desen, yazı, sembol veya işaret
olmayacak

Kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından birçok kesimden tepki yağdı. Başta tepki
gösteren KTOEÖS Başkanı Selma Eylem, “Koltuk uğruna boyun eğen, geleceğimize ihanet eden
kuklalara karşı da talimatları veren ve organize edip dayatanlara karşı da öğretmenlerimiz ve
sendikamız boyun eğmeyecek” ifadelerini kullanırken, 4’ncü Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dan da
tepki geldi

Mustafa Akıncı, açıklamasında, “Eğitimde asıl olan, çocukların başının içi ile ilgilenmek; onların
okuyan, düşünen, sorgulayan özgür bireyler olarak yetişmelerini sağlamaktır. Başlarının dışı için
kararı kendi iradeleriyle davranabildikleri yaşa ulaşınca kendileri verirler” dedi

Tufan Erhürman: Bone üzerine bandana…Böyle bir tüzük değişikliği yaptığınız zaman toplumda
“laik eğitim” ve “özgürlükler” üzerinden bir tartışma, hatta cepheleşme yaratacağınızı bilmiyor
olamazsınız (bilmiyorsanız, ülkeyi yönetme gibi bir işe zaten soyunamazsınız)

Mine Atlı: Hayatım boyunca ifade özgürlüğünü ve bu bağlamda inanç özgürlüğünü savundum.
Ömrümün sonuna kadar da savunmaya devam edeceğim. Bir insan ile Allah arasındaki ilişkiye
hiçbir devletin karışma hakkı olmadığı gibi, kimsenin ibadetine de devletin müdahale etme hakkı
olmamalıdır

Kudret Özersay: Atatürk’ün ortaya koyduğu çağdaş eğitim vizyonundan ve özellikle laiklikten
sapılmasını Kıbrıs Türk Halkının kabul etmesi mümkün değildir

Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi Üyesi Cansu Nazlı ise açıklamasında, 18 yaşından küçük herkesin
çocuk olduğunu belirtti, kız çocuklarını istismara daha açık hale getirecek hiçbir düzenlemeyi asla
kabul etmeyeceklerini vurguladı ve ülkede hiçbir çocuğun güvende olmadığını savundu

Yeni Bakış

Bakanlar Kurulu tarafından onaylanan yeni disiplin tüzüğüyle ilk kez başörtüsüne getirilen yeni
düzenlemeye birçok kesimden tepki yağdı. Düzenlemeye göre, öğrencilerin dini inançları gereği
başlarını örtmek istemeleri hâlinde, yalnızca bone üzerine bandana takmalarına izin verilecek. Bone
ve bandananın sade ve düz renkte olması şartı yer alırken, bone ve bandananın üzerinde herhangi bir
şekil, desen, yazı, sembol veya işaret olmayacak. Öğrencilere sadece sade bone ve bandana takma
izni verilirken, bundan böyle okul idarelerinin bu konudaki yetkisi de kaldırıldı.

Tepki yağdı
Mustafa Akıncı:
“Eğitimde asıl olan, çocukların başının içi ile ilgilenmek”
“Eğitimde asıl olan, çocukların başının içi ile ilgilenmek; onların okuyan, düşünen, sorgulayan özgür
bireyler olarak yetişmelerini sağlamaktır. Başlarının dışı için kararı kendi iradeleriyle davranabildikleri
yaşa ulaşınca kendileri verirler.”

Tufan Erhürman:
“Bone üzerine bandana…”
“Böyle bir tüzük değişikliği yaptığınız zaman toplumda “laik eğitim” ve “özgürlükler” üzerinden bir
tartışma, hatta cepheleşme yaratacağınızı bilmiyor olamazsınız (bilmiyorsanız, ülkeyi yönetme gibi bir
işe zaten soyunamazsınız).
Bunun gibi, tartışmaya, cepheleşmeye açık ve yanı başımızda, Türkiye’de yıllarca önemli sorunlar
yarattığı bilinen bir alanda bir düzenleme yapmayı gündeminize aldıysanız, bunu etraflıca
değerlendirir, yetkili kurulları toplar, başta öğretmenler olmak üzere, ilgili ve özellikle de uzman tüm
kesimlerle gerekli istişareleri yapmadan böyle bir karar üretmezsiniz.
Böyle bir kararın İlahiyat Koleji’nde de, diğer okullarda da bugüne kadar yapılan uygulamaları, doğal
olarak tüm öğrencileri, okul idarelerini, öğretmenleri etkilemesi, sıkıntıya ve zor duruma sokması
umurunuzdaysa tabii!
Bir de küçücük çocuklarımızın bu tartışmalardan olumsuz etkilenmesinin, zaten sorunlar yumağına
dönüştürdüğünüz eğitimin, bugüne kadar olmayan bir sorun eklenerek daha da keşmekeşe
dönüşmesinin gailesini çekiyorsanız eğer!
Bone üzerine bandana!.. Ne kadar yaratıcı bir “çözüm” değil mi? “Becerdiniz” ve yarattığınız bin bir
türlü sorunla zaten uğraşmak zorunda bıraktığınız toplumu bir de bu cepheleşmenin içine soktunuz.
Tartışan büyükler belki ama konu çocuklar. Ve hepsinin bu tartışmalara erişimleri var. Hangisi
okurken kafasından ne geçiyor, bu tartışma hangisini nasıl etkileyecek tahmin etmek mümkün değil.
Kim ne derse desin, an itibarıyla bu tartışmanın içine girip ördüğünüz saçmalık duvarına yeni taşlar
dizmek niyetinde asla değilim. Konu çocuklarımız ve sorumlulukla davranmak şart.
Derhal yetkili kurulları toplayın, uzman görüşlerini alın ve akla, mantığa uygun, Çocuk Hakları
Sözleşmesi’ni de, laikliği de, özgürlükleri de bir arada değerlendirerek, olmayan ve sizler tarafından
yaratılan sorunu çözecek kararları üretin. Biz de buradayız!..

Kim ne için, ne kadar uğraşırsa uğraşsın, bu ülkede bunca sorunla uğraşmak zorunda bırakılan
insanlarımızın, özellikle de çocuklarımızın cepheleştirilmesine, daha fazla kamplara bölünmesine asla
müsaade etmeyeceğiz.”

Mine Atlı:
“Çocukların geleceği, onların özgür iradesine ve sağlıklı gelişim haklarına saygı gösterilerek
şekillenmelidir”
“Hayatım boyunca ifade özgürlüğünü ve bu bağlamda inanç özgürlüğünü savundum. Ömrümün
sonuna kadar da savunmaya devam edeceğim. Bir insan ile Allah arasındaki ilişkiye hiçbir devletin
karışma hakkı olmadığı gibi, kimsenin ibadetine de devletin müdahale etme hakkı olmamalıdır.
Ancak küçük kız çocuklarının başlarının okulda örtülmesine izin veren zihniyet, yukarıda bahsettiğim
özgürlükçü zihniyetin ürünü değildir. Bu, siyasetin inanca müdahale ettiği, laiklik ilkesinin ihlal edildiği
ve çocukların seçim haklarının ellerinden alındığı bir anlayışın sonucudur.
İnanç özgürlüğü, bireylerin kendi hür iradeleriyle seçim yapabilmeleriyle anlam kazanır.
Çocukların geleceği, onların özgür iradesine ve sağlıklı gelişim haklarına saygı gösterilerek
şekillenmelidir.”

Selma Eylem:
“Saldırının bu yeni boyutuna karşı her türlü mücadeleyi vermeye devam edeceğiz”
“Bakanlar Kurulu bir gecede sessiz sedasız karar alarak ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki
çocuklarımızın başının örtülmesini sağlayacak Disiplin Tüzüğü değişikliği yapmıştır. Uzun süredir artan
şiddet ve akran zorbalığıyla ilgili güncellenmesi gerektiğini verilerle, önerilerle ortaya koyan
sendikamız, yasal mevzuata uymayacak şekilde değiştirilen ve sadece bu madde eklenen siyasi tüzük
dayatmasına, saldırının bu yeni boyutuna karşı her türlü mücadeleyi vermeye devam edecektir.
İlahiyat kolejiyle, Kuran kurslarıyla, vakıf, dernek, tarikat yapılanmaları, zikir evleri, Çanakkale ve
benzeri kamplar, kültür anlaşması adı altında misyonerlik çalışmaları ve dini sembol takan öğretmen
atamalarıyla AKP’nin Türkiye’de olduğu gibi ülkemizde de yapmak istediği eğitimde dinî
muhafazakarlaştırma, dindar nesil yetiştirme, sorgulamayan, biat eden bir toplum modeli
yaratmaktır; bu hedefle ortaya koyduğu ideolojik politikalardır. Bu çerçevede tüm okullar imam
hatipleştirilmeye çalışılmakta, Kıbrıs Türk toplumuna dayatılan ekonomik, siyasi, sosyal politikaların
kalıcılaşması için Türkiye’de olduğu gibi burada da toplumsal farklılıkları ve hoşgörüyü yok etmeye,
bölmeye, halkı birbirine düşman etmeye uğraşılmaktadır. Bünyemize uymayan dayatmalarla, kötü
örneklerle, eğitimle, dinle, ithal örgütlerle sürekli bölünme, cehalet, çatışma örgütlenmektedir.
Toplumumuzun hiç yaşamadığı yeni çatışma alanları yaratılmak istenmektedir. Toplumumuza
dayatılanlar normalleştirilmeye, ihtiyaçmış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.  Bunun ne bir özgürlük
ne de kıyafet meselesi olmadığı açıktır.
T.C. elçiliğinde çalışılıp kuklalar aracılığıyla hayata geçirilen birçok örnekle karşı karşıya kalmaktayız.
Sınıfsal ve toplumsal haklar gasp edilip geri götürülürken seyirci kalınmamalı; bilimsel, laik eğitim ve
toplum yapısı için, toplumumuzun geleceği için bedel ödeyerek direnen öğretmenlerimiz ve
sendikamızla dayanışma içerisinde olunmalıdır.

Türkiye 1995 yılında BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bazı önemli maddelerine “çekince” koyarak
çocuklar arasında etnik köken, din ya da kültüre dayalı ayrımcılık yapmayı meşrulaştırmıştır. Eğitimde
imam hatipleştirmeyle, din dersi sayısının artırılması, her okulda mescit açılmasının zorunlu olması,
başörtüsünün 9 yaşındaki kız çocuklarına kadar indirilmesi, kız ve erkek öğrencilerin okullarının
ayrıştırılması, kamusal alanda da bu ayrıştırmanın yapılmasına yönelme, dinî, muhafazakâr bir toplum
yaratma hedefi taşır. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, 18 yaşından küçük herkesin çocuk olduğunu
ortaya koyar. 18 yaşından küçük kız çocuklarının örtülmesi, bir özgürlük alanı olarak nitelendirilip
meşrulaştırılamaz. İktidarın politikalarıyla ele alındığında bu uygulama kız çocuklarına yönelik baskı,
ayrımcılık ve istismardır, kabul edilemezdir.  AİHM kararlarında, anayasamızda devletin dini yoktur ve
herhangi bir dinî örtünmenin de ideolojik sembol olduğu, ayrıştırıcı olduğu nettir.
AİHM’nin Türkiye’yi dinî sembollerle yaratmaya çalıştığı bu uygulamaları nedeniyle mahkum ettiği bir
konunun okullarımıza sokulmak istenmesinin amacı nedir?
Çocukların her türlü şiddete, istismara ve ihmale karşı korunmasının yanında, sağlıklı ve güvenli
yaşayabilmesi, tüm çocukların parasız, nitelikli, laik, bilimsel eğitim alabilmesi devletin ve bu konudaki
paydaşların temel sorumluluğudur. Bu sorumluluğunu koltuk uğruna yok sayan, birkaç gün önce “ben
laik ve Atatürkçüyüm” diye kükreyen, Kuran kurslarında olduğu gibi okullarda örtünmeyi, çocuk
istismarını yasal hale getirmek isteyen Eğitim Bakanı, Bakanlar Kurulunu da bu suça ortak ederek
birlikte miyavlamışlardır.
Koltuk uğruna boyun eğen, geleceğimize, çocuklarımıza ihanet eden kuklalara karşı da, talimatları
veren ve organize edip dayatanlara karşı da öğretmenlerimiz ve sendikamız, boyun eğmeyecek,
geleceğimiz, çocuklarımız, toplumumuz için her türlü mücadeleye devam edecektir.”

Kudret Özersay:
“Laiklikten sapılmasını Kıbrıs Türk Halkının kabul etmesi mümkün değil”
“Çocukluğumuzdan bu yana yıllarca LAİKLİK temelinde çağdaş bir temel eğitim aldık ki Anayasamızda
da eğitim de dahil hayatın her alanında bu temel üzerinde faaliyet gösterecek bir devlet
kurgulanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığının eğitime dair tüm uygulamalarının laiklik temelinde olması
hem anayasal bir yükümlülüğü hem de topluma karşı bir sorumluluğudur.
Dün itibariyle disiplin tüzüğünde yapılan değişiklik neyi hedeflemektedir? Bakanlık bu değişiklikle ne
yapmaya çalışmaktadır? Bu ülkede bu kadar yıldır okullarımızda bu türden bir sorun, toplumsal
mesele olmamıştır. Okullarda kıyafet açısından belirli kuralların olması ve uygulanması bu kadar yıldır
bir rahatsızlık yaratmamışken şimdi ne yapılmaya çalışılmaktadır? Eğitim Bakanlığı bu konuda
gecikmeksizin laiklik ve çağdaş eğitim yükümlülüğünü akılda tutarak kamuoyunu aydınlatıcı açıklama
yapmalıdır.
Atatürk’ün ortaya koyduğu çağdaş eğitim vizyonundan ve özellikle LAİKLİKTEN sapılmasını Kıbrıs Türk
Halkının kabul etmesi mümkün değildir.”

Canlı Nazlı:
"Çocuklarımızı gericiliğe teslim etmeyeceğiz"

Bağımsızlık Yolu (BY) kız çocukların ortaöğretimde başörtüsü takmasıyla ilgili yapılan düzenlemeyi
eleştirdi; "Çocuklarımızı gericiliğe teslim etmeyeceğiz. Kız çocuklarının devlet eliyle ayrımcılığa ve
eşitsizliğe uğramasına müsaade etmeyeceğiz” dedi.
BY Parti Meclisi Üyesi Cansu N. Nazlı yazılı açıklamasında 18 yaşından küçük herkesin çocuk olduğunu
belirtti, kız çocuklarını istismara daha açık hale getirecek hiçbir düzenlemeyi asla kabul
etmeyeceklerini vurguladı ve ülkede hiçbir çocuğun güvende olmadığını savundu.
Çocukları ihmal ve istismardan koruyucu bir devlet mekanizması olmadığını savunarak bunu eleştiren
Nazlı, Çocuk İzlem Merkezi Yasa Önerisinin kadük olduğunu, Çocuklar Yasası ile Çocuk Suçluları
Yasası’nın da çocuk haklarını tesis etmekten çok, ihlal edici birçok çağdışı maddeyle dolu olduğunu
savundu.
KKTC’de Çocuk Hakları Sözleşmesinin ihlal edildiğini ileri süren Nazlı, ülkedeki tüm çocukların
ebeveynlerinden evvel yasal sorumlusu olan Sosyal Hizmetlere yıllardır yeterli bütçe ve personel
sağlanmamasını eleştirdi.
“Soyut düşünme becerisi gelişmemiş yaşta çocukların kuran kurslarında, tarikat yurtlarında maruz
kaldığı istismara ilişkin önleyici ve koruyucu tedbir alınmadığını” iddia eden Nazlı, istismarcıların
yargılanmadığını da ileri sürdü.
Çocukların ücretsiz, bilimsel, kamusal eğitim hakkının da ihlal edildiğini savunan Nazlı, “Çocukların
sanatla, sporla, bilimle vakit geçirebilecekleri ücretsiz etüt merkezleri ve kamusal kreşler açılmazken
camilere çocuk parkları kuruluyor” dedi.
Engelli çocukların istismara uğrasa bile barındırabilecek yer olmadığı gerekçesiyle Sosyal Hizmetler
himayesine alınmadığını ileri süren Nazlı, çocuk sahibi olan çocuklarla ilgili sorumluluk ve önleyici
tedbir alan tek bir devlet kurumu olmadığını da savundu.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam