22 Eylül 2025 Pazartesi
Almanya’nın Schwerte kentinde 7 Eylül’de meydana gelen kazada, bir Tesla araç ağaca çarparak alev aldı. Kazada 43 yaşındaki sürücü ile yanındaki 9 yaşında iki çocuk hayatını kaybederken, bir diğer çocuk ise ağır yaralı olarak kurtuldu.
Alman basını Bild ve 20 Minuten’in aktardığına göre, sürücü önündeki araç konvoyunu sollamaya çalışırken kontrolden çıktı, yoldan çıkarak bir hendeğe girdi ve ardından ağaca çarptı.
Çarpmanın ardından araç alev aldı. İtfaiyenin yangını söndürmesi uzun sürerken, içeridekilere yardım etmek isteyen bir kişi kapıları açmayı başaramadı. Hayatta kalan çocuğun araçtan nasıl çıkabildiği ise henüz bilinmiyor.
Kapılar neden açılmadı?
Kaza, Tesla araçlarının güvenliği konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi. Şirket, daha önce de kendi kendine sürüş teknolojisi ve kapı tasarımları nedeniyle eleştirilerin odağı olmuştu.
Özellikle Model Y araçlarda akü devre dışı kaldığında kapıların açılamadığı, yolcuların manuel açma mekanizmasını kullanmak zorunda kaldığı, bunun da çocuklar için oldukça zor olduğu biliniyor.
Tesla, ABD’de iki ölümcül kaza nedeniyle tazminat ödemek zorunda kalmış, ayrıca Kaliforniya’da “otopilot” ve “tam otonom sürüş” sistemlerini yanıltıcı biçimde pazarladığı gerekçesiyle dava edilmişti.
Son kazanın nedeni ve aracın sürüş teknolojisinin etkisi halen araştırılıyor. Ancak yaşananlar, Tesla’nın araç güvenliği ve acil durum tasarımlarına dair kaygıları daha da artırmış durumda.
Bilgisayar korsanlarının check-in teknolojisi şirketi Collins Aerospace’i hedef almasının ardından hafta sonu Londra Heathrow ve Brüksel’in de aralarında bulunduğu birçok havaalanında, check-in ve biniş sistemleri çökerken kaos yaşandı.
Sorun, Collins Aerospace tarafından sağlanan ve ortak check-in kontuarları, biniş kapıları ve diğer altyapılarda kullanılan Muse adlı yazılımla ilgiliydi.
Havayolu şirketleri, kaos ortamında yolcuları kaydetmek için manuel sistemlere yönelmek zorunda kaldı.
Brüksel Havalimanı, pazar günü ağır aksamalar ve uçuş iptalleri beklediğini açıklarken, kaosun kökenine dair büyük bir belirsizlik hakim. Siber saldırının 19 Eylül gecesi başladığı belirtiliyor ama arkasında kimin olduğuna dair net bir açıklama yok.
Çok daha büyük sistemleri felce uğratabilir
Taşımacılık ve lojistik sürekli olarak dünyanın en çok saldırıya uğrayan ilk 10 sektörü arasında yer alıyor. Siber güvenlik firması Check Point’in kurumsal başkanı Charlotte Wilson, Euronews Next’e yaptığı açıklamada, “Havacılık sektörü, ortak dijital sistemlere olan yoğun bağımlılığı nedeniyle siber suçlular için giderek daha cazip bir hedef haline geldi,” dedi.
Uzmanlar, dünya çapında yaklaşık 150 havaalanında kullanılan Muse’un bir “endüstri standardı” olduğunu hatırlatarak, bilgisayar korsanlarının mevcut aksaklığı çok daha büyük, küresel sistemleri felce uğratacak bir saldırının provası olarak kullanabileceğini düşünüyor.
Sussex Üniversitesi’nde bilişim alanında misafir profesör Alan Woodward, olayla ilgili şeffaflık eksikliğinin, sistemin suçlular ya da muhtemel devlet aktörleri tarafından hedef alınmış olabileceğini düşündürdüğünü söyledi.
Daily Metro’ya konuşan Woodward, “Suçlular bunları para için yapıyor. Ağlarınıza sızıyorlar ve ‘bize ödeme yapmazsanız ağınızın birçok kısmını kapatabiliriz’ diyorlar. Bu bir test saldırısıydı,” dedi.
“Eğer bu kadar çok havaalanı kullanıyorsa, neden sadece üçünden haber geldi? Bir güncelleme mi yaptılar? Öyleyse neden diğerlerinde aynı kötü amaçlı yazılım çıkmadı? Sorulardan çok daha fazla soru ortaya çıkıyor. Herkes sessiz. Hiçbir şey söylemiyorlar.”
Woodward, birçok şirketin suçlular tarafından hedef alındığında durumun ciddiyetini çok geç fark ettiğini hatırlattı.
“Son dönemde gelişen bir model var: İlk başta saldırıya uğradıklarını düşünüyorlar ama hiçbir şey etkilenmedi sanıyorlar. Sonra biraz daha derin baktıklarında, durumun sandıklarından daha kötü olduğunu fark ediyorlar. Jaguar Land Rover’da da bunu gördük.”
Tüm sistemi temizlemenin, tamamen kapatılmasını gerektirebileceğini belirten Woodward, bunun da yolcuların seyahatlerini daha fazla aksatacağını ekledi.
“Eğer tedbir amacıyla sistemi komple kapatmak zorunda kalırlarsa, bu çok sayıda havaalanını ve potansiyel olarak milyonlarca yolcuyu etkileyecek.”
Ancak mevcut bilgiler ışığında bu saldırının daha büyük bir şey için “test” olup olmadığı da şimdilik bilinmiyor.
Arkasında başka bir devlet mi var?
Bazı uzmanlar saldırgıların devlet destekli olabileceğini düşünüyor. Eski askeri istihbarat subayı Albay Philip Ingram, olayın arkasında Kremlin’in olabileceğini öne sürdü ve Daily Mail’e, “Rusların işin arkasında olabileceğine dair tüm işaretler mevcut,” açıklamasını yaptı.
Liberal Demokrat Parti dışişleri sözcüsü Calum Miller da cumartesi günü yaptığı açıklamada hükümetin “Vladimir Putin’in siber sistemlere saldırıp saldırmadığının acilen ortaya çıkması gerektiğini” söyledi.
Bu açıklama, son dönemde Rus insansız hava araçlarının Polonya hava sahasına 19 kez izinsiz girmesinin ardından Avrupa’da artan havacılık güvenliği endişelerinin üzerine geldi.
Ancak şu anda Rusya’nın saldırının arkasında olduğuna dair hiçbir kanıt bulunmuyor. Son dönemdeki birçok siber saldırı (bu yıl nisan ayında İngiliz perakende zinciri M&S’e yönelik büyük saldırı dahil) büyük şirketlerden para sızdırmaya çalışan suç çetelerine atfedilmişti.
Bu grupların bir kısmı Rusya merkezli ve devletle bağlantıları olabileceği öne sürülüyor, ancak birçoğu başka ülkelerde faaliyet gösteriyor. M&S saldırısı örneğinde, üçü genç olmak üzere dört kişi İngiltere’de tutuklanmıştı.
Mimarinin değişmesi mi gerekiyor?
Bu olay, aynı anda birçok şirketi etkileyen “tedarik zinciri saldırıları” konusundaki soruları da gündeme getirdi.
Collins Aerospace, dünyanın en büyük havacılık ve savunma şirketi RTX’e ait ve müşterileri arasında İngiltere hükümeti de var. Bu sistemlerin bu denli müdahaleye açık olması ciddi kaygılara yol açabilir.
Profesör Woodward, olayın şirketlerin potansiyel siber saldırılara karşı “derinlemesine savunma” stratejileri geliştirmesi gerektiğini gösterdiğini belirtti.
“Bütün sistemlerin bir noktada kırılacağını varsaymak zorundasınız. Önemli olan sızma olur olmaz fark etmek ve ilerlemelerini durdurabilmek. Bu biraz kale gibidir: Dış duvar, iç duvar ve en içteki kale. Yazılım ve güvenlik mimarinizin bu kadar ayrıntılı olması gerekir.”
Şirket ne dedi?
Collins Aerospace’in ana şirketi RTX, MUSE yazılımında “siber kaynaklı bir aksaklık” olduğunu kabul etse de birçok basın kuruluşunun sorularını yanıtsız bıraktı.
Vietnamlı şarkıcı Duc Phuc, bu hafta sonu Rusya’nın başkenti Moskova’da düzenlenen Intervision Şarkı Yarışması’nı kazanarak 30 milyon rublelik (yaklaşık 365 bin euro) ödülün sahibi oldu.
Rusya, 3 yıl önce Ukrayna’yı geniş çaplı işgali nedeniyle Eurovision’dan çıkarıldıktan sonra, yarışmanın alternatifi olarak Intervision, şubat ayında bir başkanlık kararnamesiyle hayata geçirilmişti.
Aralarında Çin, Güney Afrika, Brezilya, BAE, Hindistan, Küba, Etiyopya, Venezuela ve ABD’nin de bulunduğu 23 katılımcının yer aldığı Putin’in Eurovision’a cevabı, performans kadar siyaset, güç ve propagandayla da ilgili.
Kremlin yetkilileri, Intervision’ın Rusya’nın yumuşak gücünün bir örneği olduğu yorumlarını reddetse de, yarışmanın tanıtımında Rus siyasetçiler öne çıktı.
Başkan Vladimir Putin, eylül ayı başında Çin’e yaptığı devlet ziyareti sırasında yarışmaya değinmiş, gösteri başlamadan önce de özel bir video mesajı yayımlamıştı.
Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise yarışma öncesinde düzenlediği basın toplantısında, “Yaptığımız şey, sporu, sanatı ve diğer insani faaliyetleri siyasi kazanç için kullanma girişimlerinin tam tersidir” ifadelerini kullandı. Lavrov ayrıca etkinlikte de sahneye çıkarak birinci ve ikinci perde arasında söyleşi gerçekleştirdi.
İlk Intervision yarışmasında, aşırı vatansever söylemleriyle bilinen Rus yarışmacı SHAMAN, Rusya’nın performansının uluslararası jüri tarafından değerlendirilmemesini talep eden tutkulu bir konuşma yaptı. “Rusya, pek çok ülkeyi bize katılmaya davet ederek zaten kazandı” ifadelerini kullandı. Ancak programda beklenmedik bir aksaklık yaşandı. ABD adına yarışan, Avustralya doğumlu şarkıcı Vassy’nin sahneye çıkmasına dakikalar kala sunucular, “Avustralya hükümetinden gelen siyasi baskı” gerekçesiyle sanatçının performans sergileyemeyeceğini açıkladı.
Eurovision Şarkı Yarışması da siyasetten uzak kalamıyor. İsrail’in katılımı halinde gelecek yılki Eurovision’dan çekilme tehdidinde bulunan ülkelerin sayısı arttıkça gerilim yükseliyor.
Geçtiğimiz hafta İspanya’nın kamu yayıncısı RTVE, Başbakan ve Kültür Bakanı’nın da desteğiyle, İsrail yarışmaya kabul edilirse Eurovision 2026’ya katılmayacağını resmen açıkladı. Böylece İspanya, boykot tehdidinde bulunan İrlanda, Slovenya, İzlanda ve Hollanda’ya katılmış oldu.
Öte yandan, geçtiğimiz hafta Fransa ve Avustralya, Eurovision 2026’ya katılım kararlarını teyit ederek farklı bir tutum sergiledi.
Kamalı Haber
Lefkoşa Polis Müdürlüğüne bağlı Adli Şube Amirliğinde görev yapan polis memuru Fırat Uğuroğlu mahkemeye olguları aktardı. Polis, zanlının 19.09.2025 tarihinde Lefkoşa’da Meydana gelen “Kanunsuz Ateşli Silah Ve Patlayıcı Madde Taşıma Ve Tasarruf” suçuna methalder olduğunu belirtti. Polis memuru Fırat Uğuroğlu, 19.09.2025 tarihinde saat 10:40 raddelerinde Demirhan Lefkoşa’da; Lefkoşa Polis müdürlüğüne bağlı bir polis ekibi tarafından alınan bir bilgide Türkiye’de sakin zanlının üzerinde yapılan aramada siyah renk sırt çantası içerisinde 1 adet silver renk, ahşap kabzeli, Berette marka, 7.65 mm çapında tabanca ve içerisinde takılı bulunan 7.65 mm çapında 7 adet mermi bulunarak emare olarak alındığını, zanlının suçüstü tutuklandığını kaydetti. Polis, zanlının Lefkoşa Polis Müdürlüğü Adli Şube Amirliğine celp edilerek yapılan sorgusunda İstanbul’dan KKTC’ye bir iş adamını vurmak için geldiğini beyan ettiğini aktardı. Polis, zanlının aynı gün bu hususla ilgili olarak işlemiş olduğu suçu itiraf eder nitelikte bir gönüllü ifade verdiğini, bahse konu tabancanın bulunduğu yerin konumu ve tabancanın saklı olduğu yerin fotoğrafının kendisine gönderildiğini akabinde konumu takip ederek tabancayı tasarrufuna geçirdiğini beyan ettiğini söyledi. Polis, ‘bahse konu tabanca herhangi bir suça karışıp karışmadığı ile ilgili olarak PGM Kriminalistik Şube Amirliğine incelenmek üzere gönderilecektir. Zanlının vermiş olduğu gönüllü ifadenin teyit tekzibinin yapılması gerekmektedir. Mesele kamuda infial yaratan ciddi bir meseledir. Mesele ile ilgili olarak tahkikatımız yeni başlamış olup bu hususta alınması gereken ifadeler ve izlenecek kamera görüntüleri bulunması ile birlikte tahkikatın seyrine göre yeni şahısları tespit etmek ve yeni tutuklamaların olması kuvvetle muhtemeldir’ dedi. Polis memuru soruşturma amaçlı zanlının 3 gün süreyle tutuklu kalmasını talep etti. Mahkemede konuşan zanlı ise polise her şeyi anlattığını söyledi. Huzurundaki şahadeti değerlendiren Yargıç Şevket Gazi zanlının 3 gün süreyle tutuklu kalmasına emir verdi.
CTP’den verilen bilgiye göre, Erhürman ziyaretlerde yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanlığı’nda beş bomboş yıl geçirildiğini söyleyerek, “Cumhurbaşkanlığı tüm Anayasal görevlerini ciddiyetle yerine getirecek; hukuka bağlılık, liyakat kamu düzeninin esası olacaktır” dedi.
Ziyaretlerinde Cumhurbaşkanı adayı Erhürman’a, Girne Belediye Başkanı Murat Şenkul, CTP Girne İlçe Başkanı ve Milletvekili Ongun Talat ile bazı milletvekilleri eşlik etti.
Alevi Kültür Merkezi ziyaretinde, Girne Şube Başkanı Ethem Gül hazır bulundu.
Tufan Erhürman’ın Erenköy Mücahitler Derneği ziyaretinde ise Dernek Başkanı Ahmet Yıldırım hazır bulundu.
-“Diplomasi ve diyalog her düzeyde, aralıksız biçimde sürdürülecek”
Ziyaretlerde söz alan Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman, “Adil, şeffaf, dürüst, liyakatli, denetlenen, hantal olmayan, insanların günlük yaşamını zorlaştıran değil, kolaylaştıran bir kamu yönetimi için çalışacağımıza söz veriyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanlığının tüm Anayasal görevlerini ciddiyetle yerine getireceklerini kaydeden Erhürman, “Hukuka bağlılık, liyakat kamu düzeninin esası olacaktır” ifadelerini kullandı.
“Bu ülkenin en değerli makamlarından biri olan Cumhurbaşkanlığı makamının itibarsızlaştırılmasına asla izin vermeyeceğiz” diyen Erhürman, Kıbrıs Türk halkının hakları için masada olacaklarını söyledi.
Tufan Erhürman, “Gittiğimiz her yerde aynı şeyi duyuyoruz. İnsanlarımız bize; ‘Biz bunca yıldır verdiğimiz var oluş mücadelesini, bunları yaşayalım diye mi verdik?’ diye soruyorlar” dedi.
Diplomasi ve diyaloğun her düzeyde, aralıksız biçimde sürdürüleceğini belirten Erhürman, kavga ederek, küserek, darılarak dünyadan uzaklaşmayacak, konuşarak, diyalog kurarak, bıkmadan, usanmadan anlatarak, Kıbrıs Türk halkının haklarını alacaklarını söyledi.