22 Eylül 2023 Cuma
UBP Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, “Bu kadar zamandır tüm BM planları önerilerini Crans Montana’daki süreç de dahil olmak üzere ret eden Rum tarafıdır. Bizde sorun yoktur” diyerek, BM’nin adil olmayan ve çağ dışı kalmış yapısından artık çıkması gerektiğini belirtti
BM’nin adadaki gerçekleri dikkate alan bir anlayışta olması gerektiğini söyleyen Hasipoğlu, “Evet, zamanında alınmış bir BM Güvenlik Konseyi kararı var. Bu adada federasyon görüşülecek diye. İki toplumlu, iki bölgeli, siyasal eşitliğe dayanan federasyon görüşmeleri. BM neden bu kararı almıştı, çünkü, iki taraf da o zaman federasyonu görüşmek istiyordu ve ona göre bir çerçeve çizilmişti. BM arabulucu oldu ve o dönem BM parametreleri oluştu, ancak BM başarılı olamadı. Bunun sebebi de Rum tarafının uzlaşmaz tutumuydu” dedi
Hasipoğlu, “BM’nin şimdi algılaması gereken, iki taraf da federasyon istemiyor” diyerek, Rum tarafının federasyon istermiş gibi ‘ben görüşmeye hazırım’ dediğini, Türk tarafının ise artık yeni bir pozisyonu olduğunu kaydetti
“Birleşmiş Milletler, sorun çözen değil, sorun üreten bir yapıya dönüştü” diyen Oğuzhan Hasipoğlu, “BM artık eski Güvenlik Konseyi kararlarına göre hareket etmemeli. Kıbrıs Türk tarafının yeni iradesine saygı göstermeli. Bu müzakere stratejisi değildir, bu bizim samimi çözüm önerimizdir” şeklinde konuştu
Yeni Bakış
UBP Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, Birleşmiş Milletler 78’inci Genel Kurulu’nda yapılan konuşmaları Yeni Bakış’a değerlendirdi. Hasipoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapmış olduğu konuşmanın önemine değinerek, Birleşmiş Milletlerin adil olmayan bir yapıya dönüştüğünü ve bunun da esas sebebinin BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin veto yetkisinin sorgulanması gerektiğini söylediğini belirtti. Hasipoğlu, Kıbrıs Türk halkının on yıllardır bundan nasibini aldığını ifade ederek, Kıbrıs Türk halkının tüm BM planlarına ‘evet’ dediğini anımsattı. Hasipoğlu, buna Annan Planının da dahil olduğunu, ancak izolasyonlar ve kısıtlamalar altında kalamaya devam edildiğini kaydetti. Oğuzhan Hasipoğlu, bunun sebebinin BM’nin adil olmayan ve çağ dışı kalmış yapısından kaynaklandığını söyleyerek, “düşünün ki 2004 yılında Kofi Annan bir rapor yaydı. Kıbrıs Rum tarafı bu adanın zenginliklerini Kıbrıs Türkü ile paylaşmaya hazır değil, ancak Kıbrıslı Türkler Annan Planına evet dedi, onlar yanlış yapmadı. Kıbrıslı Türklere ambargoları kaldırmamız gerekir dedi. Ancak bu güvenlik konseyi kararına dönüşmedi. Çünkü güvenlik konseyinde bazı daimi olan devletler bunu kabul etmedi. Çünkü burada hep kendi siyasi çıkarları ön plandaydı” diye konuştu. Hasipoğlu, “Türkiye Cumhurbaşkanının sadece Kıbrıslı Türkler değil, aslında tüm mağdur edilen halkların sesi oldu” diyerek, “ben bunu bir adalet konusu olarak tanımladım. Birleşmiş Milletler, artık maalesef sorun çözen değil, sorun üreten bir yapıya dönüştü” dedi.
“Kıbrıs Türk halkı yanlış yapmadı, BM’nin tüm planlarına evet dedi”
Oğuzhan Hasipoğlu, “Birleşmiş Milletler 78’inci Genel Kurulu’nda bu yapının artık bir şekilde sorgulanması gerekirdi” diyerek, BM’nin de adadaki gerçekleri dikkate alan bir anlayışta olması gerektiğini söyledi. Hasipoğlu, şöyle devam etti; “Evet, zamanında alınmış bir BM Güvenlik Konseyi kararları var. Bu adada federasyon görüşülecek diye. İki toplumlu, iki bölgeli, siyasal eşitliğe dayanan federasyon görüşmeleri. BM neden bu kararı almıştı, çünkü, iki taraf da o zaman federasyonu görüşmek istiyordu ve ona göre bir çerçeve çizilmişti. BM arabulucu oldu ve o dönem BM parametreleri oluştu, ancak BM başarılı olamadı. Bunun sebebi de Rum tarafının uzlaşmaz tutumuydu. Kıbrıs Türk halkı yanlış yapmadı. Şimdi BM’nin algılaması gereken iki taraf da federasyon istemiyor. Rum tarafı federasyon istermiş gibi ben görüşmeye hazırım diyor. Türk tarafının ise yeni bir pozisyonu vardır.”
“BM arabulucu olmak istiyorsa ve eğer ki bir masa kurulacaksa Rum tarafını teşvik etmesi gerekir”
Hasipoğlu, Türk tarafının iki egemen eşit devletin varlığının kabul edilmesini istediğini belirterek, “uluslararası eşit statünün kabul edilmesi durumunda masaya otururuz” denildiğini kaydetti. UBP Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, bunun artık doğru anlaşılması gerektiğini ifade ederek, “adadaki gerçek realite artık budur. BM’nin artık eski Güvenlik Konseyi kararlarına göre hareket etmemesi gerekir. Kıbrıs Türk tarafının yeni iradesine saygı gösterilmesi lazım” dedi. Hasipoğlu, “BM arabulucu olmak istiyorsa ve eğer ki bir masa kurulacaksa Rum tarafını teşvik etmesi gerekir. Çünkü bu kadar zamandır tüm BM planları önerilerini, Crans Montana’daki süreç de dahil olmak üzere ret eden Rum tarafıdır. Bizde sorun yoktur” diye konuştu.
“Bu müzakere stratejisi değildir, bu bizim samimi çözüm önerimizdir”
Hasipoğlu, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler 78’inci Genel Kurulu’nda
tüm bu tartışmalara yaptığı konuşmayla son noktayı koyduğunu ifade ederek, “KKTC’yi tanıyın dedi. KKTC’nin ortaya koyduğu yeni önerileri ele alın dedi. KKTC ile diplomatik, ekonomik eşitliğe geçilmesi talebinde bulundu. Bu bir müzakere stratejisi değil, bu aslında bizim gerçek anlamda adada kalıcı çözümü getirecek olan sürdürülebilir olan bir çözüm modelidir. Türkiye de bu modele destek veriyor. Bu müzakere stratejisi değildir, bu bizim samimi çözüm önerimizdir” şeklinde konuştu.
Sahte reçete düzenlenmesi konusunda polis tarafından yürütülen soruşturma kapsamında tutuklu sayısı dörde yükseldi.
Soruşturma kapsamında tutuklanan İki doktor ve iki eczacı bu sabah Lefkoşa Kaza Mahkemesi huzuruna çıkarılacak.
Soruşturma devam ediyor.
Evrim KAMALI
Lefkoşa Adli Şube’de görevli polis memuru Öjen Açıkada, mahkemede olguları aktardı.
Polis memuru, zanlının 8 Ağustos 2013 tarihinde Lefkoşa’da faaliyet gösteren Lemar Süpermarkette kasalardan toplanan 136 bin 730.34 TL parayı söz konusu iş yerinde muhasebeci olarak çalışan ve aranan şahıs olan Murat Hoş ile birlikte çaldıklarını söyledi. Polis, zanlının 9 Ağustos 2013 tarihinde ülkeden çıkış yaptığını belirtti. Polis memuru Açıkada, zanlının 20 Eylül 2023 tarihinde KKTC’ye giriş yaptığı esnada Ercan Havalimanında tutuklandığını ifade etti.
Polis, zanlının 10 yıl süreyle ve olay tarihinden hemen sonra KKTC haricine çıkması nedeniyle mesele ile ilgili soruşturmanın yapılamadığını belirti.
Zanlının serbest kalması halinde tahkikatın salimen yürütülmesine etki edebileceğini kaydeden polis, ilk etapta bir gün süreyle tutuklu kalmasını talep etti.
Huzurundaki şahadeti değerlendiren Yargıç Zehra Yalkut Bilgeç, zanlının bir gün süreyle tutuklu kalmasına emir verdi.
Mahkemede polis memuru Alpaslan Yavuz olguları aktardı. Polis, zanlının 10 Eylül 2023 tarihinde Gönyeli’de bulunan ikametgahı içerisinde yatak odasında nikahsız birlikte yaşadığı eşini omuzlarından itip, duvara vurarak darp ettikten sonra yüzüne tokat vurduğunu söyledi. Polis, zanlının akabinde eşinin gözüne kafa attığını belirtti. Müştekinin 13 Eylül’de doktor kontrolünden geçirildiğini, sol gözünde morluk ve şişlik tespit edildiğini kaydeden Yavuz, zanlı hakkında tutuklama emri çıkarıldığını belirtti. Polis, zanlının 20 Eylül’de tespit edildiğini ve tutuklanarak, mahkemeye çıkarıldığını ifade etti. Darp edilen kadının korkusundan dolayı kadın sığınma evine yerleştiğini kaydeden polis, zanlının benzer sabıkası olmadığını ifade ederek, teminata bağlanmasını talep etti. Huzurundaki şahadeti değerlendiren Yargıç Zehra Yalkut Bilgeç, zanlının 20 bin TL nakit teminat yatırması ve bir kefilin 150 bin TL kefalet senedi imzalaması şartları ile tutuksuz yargılanmasına emir verdi.
Evrim KAMALI
Lefkoşa Kaza Mahkemesi yetkisine giren davanın kararını Yargıç Tutku Candaş okudu. Candaş, 2016 yılında özel hayatın gizliliğini ihlal soruşturması kapsamında amirlerinin ifade alması için sanığa direktif verdiğini söyledi. Candaş, sanığın talep edilen ifadeleri aldığını belirtti. Candaş, sanığa ifade almasının dışında herhangi bir talimat verilmediğini ancak sanığın soruşturma dosyasındaki şikayetçilere ait müstehcen görüntüleri 14 Haziran 2016 tarihinde şahsi bilgisayarına, 17 Temmuz 2016 tarihinde ise şahsi hard discine aktardığını kaydetti. Yargıç Candaş, sanığın soruşturma ve görevi gereği görüntüleri kopyaladığını söylediğini ifade ederek, kararında şunları vurguladı: “Söz konusu soruşturmada sanık, olayın soruşturma memuru değildi. Ayrıca sanığa ifade almasının dışında herhangi bir talimat verilmedi. Kaldı ki, soruşturma memuru olsaydı bile sanığın kişisel verileri polis binası dışarına çıkararak, şahsi bilgisayar ve hardiscine aktarması kabul edilemez. Bu kişisel verilerin korumasız kaldığı anlamına gelir.” Candaş, sanığı yetkisi olmadığı halde, izin almaksızın, soruşturma dosyasındaki kişisel verileri şahsi bilgisayar ve hardiscine aktarmasından dolayı suçlu bulup, mahkum ettiğini belirtti. Candaş, bir polis memurunun böyle bir suçu işlemiş olmasının kabul edilebilir olmadığını dile getirdi. Candaş, sanığın 2020 yılından beri görevden uzaklaştırılmış olmasını, kopyaladığı kişisel verileri herhangi bir alanda kullanmamasını lehine değerlendirdiğini belirtti. Yargıç Candaş, ceza takdir ederken sanığın mesleki olarak zarar görmemesini de göz önünde bulundurduğunu belirterek, sanığı 45 gün süre ile hapse mahkum ettiğini açıkladı.