DOLAR 32,3400 -0.07%
EURO 34,8790 0.06%
GBP 40,6534 0.01%
ALTIN 2.392,77-0,15
BITCOIN 20291974,47%

Anlamı “Su Kaynağının Meryemi”

ABONE OL
22 Nisan 2018 06:44
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

KKTC sınırları içerisinde bulunan ancak ülkemizde yaşayan birçok kişinin adını bile bilmediği Panagia Kriniotissa Manastır ve Şapeli, bakımsızlıktan harabe haline gelmiş durumda. Birçok tarihçi tarafından Beşparmak Dağlarındaki 4. Kale olarak isimlendirilen bu manastırdaki her şey 1974 sonrasında sökülerek alındı. Hristiyan alemi için oldukça cazip olabilecek bu manastırın, tıpkı KKTC sınırları içerisinde bulunan ve harap halde bulunan diğer manastırlarla birlikte bakıma alınarak ülke turizmine kazandırılması ülkemiz için büyük bir kazanç olacaktır.

Manastır Karşıyaka (Vasilya) köyü yakınında

Manastır, Beşparmak Dağları Kornos tepesinin yaklaşık ¾ mil doğusunda ve Beşparmak Dağlarının kuzey eteklerindeki sık servi ağaçlarının bulunduğu Korno-Vouno ormanının içerisinde bulunuyor.

Manastırın Vasilya’da bulunduğu mevkiin adı “Krinia” dır.  Şapelin kemerler tarafından taşınan estetik görünüşlü bir kubbesi vardır. Batısı ise kemerlidir.  Şapel içerisindeki fresk izlerinden iç kısmının bir zamanlar tamamen fresklerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Fakat bu fresklerin çok azı günümüze kadar gelebilmiştir. Enkaz haline gelmiş manastır binaları ise büyük bir olasılıkla şapelin inşa edildiği tarihten daha sonra yapılmıştır. Günümüzde kilise yapısının kubbesi sağlam durumdadır.

İnşa tarihi belli değil

Eski Yunanca’da Panayia Kriniotissa “Su Kaynağının Meryem’i” anlamına gelmektedir.  Vatikan kütüphanesindeki belgelere göre yapılış tarihi ile yapanın kimliği kesin olarak bilinmemektedir. 

Bu nedenle Manastırın Geç Bizans döneminde (M.S 1204 – 1453), muhtemelen de Kıbrıs’ta manastır yaşamının gelişmeye başladığı M.S XI’inci yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmektedir. 

Zamanında zenginleşerek bağımsızlığına kavuşmuş, daha sonra ise bir yıkım sürecine girmiştir. M.S XV’inci yüzyılda Lefkoşa’daki St. George Magana Manastırı’na bağlanarak faaliyet gösterir.  M.S XVI’ıncı yüzyılın sonunda Sultan Murat’ın emriyle manastırlara el konulması sırasında bu manastıra da el konup satılır ve burası Sina Tepesi St. Catherine manastırına bağlanır.

 Bu nedenle o tarihten itibaren “Krinia Sinaitiko manastırı” adıyla bilinmeye başlanır.

İngiliz Sömürge döneminde Lapta’ya bağlı iken, Vasilya’daki Sina Katherina Manastırına bağlı olması nedeniyle köyün sınırı 200 metre doğuya kaydırılarak Vasilya toprağına alınıyor. Ne zaman terk edilip Vasilya’daki St. Paraskevi Manastırı’nın idaresine girdiği bilinmemektedir.

Athos Tepesi’nden daha harika

1735 yılında manastırı ziyaret eden Vasily Barsky, orada hiçbir keşişin bulunmadığını, yapılarının harap durumda olduğunu ve çökme tehlikesi bulunmasına karşın ayakta olduğu belirlemesinde bulunmuştur. 

Barsky ayrıca mükemmel bir güzelliğe sahip olduğunu ve Yunanistan’da dini bir merkez olan Athos Tepesi’nden daha harika olduğunu söylemiştir. Manastır ile çevresinin cazibesine kapılan Barsky 10 yıl süreyle burada kalmış ve manastırın çizimlerini yapmıştır. Ancak ne yazık ki çizimleri kaybolmuştur.

Freskler çalındı

Eskiden iç kısmının tamamı M.S XIV. Yüzyıla ait fresklerle süslü olmasına karşın ne yazık ki fresklerin sadece kalıntıları günümüze gelebilmiştir. Buraya ilkin şapel (kilise) inşa edilmiş, daha sonra ise çevresindeki manastır odaları yapılmıştır. Kilisenin duvarları moloz kireç taşlarıyla yapılırken, kemerleri ile tonozları ise düzgün kesilmiş taşlarla yapılmıştır. İki giriş kapısından biri kuzey duvarında, diğeri ise batı duvarındadır. Hayli harap durumda olduğundan 1968 yılında restore edilmiştir.  Kilisenin batı ucunda sonradan yapılan acayip bir nartex (ön veranda) bulunmaktadır. Ebadı 2.14 X 7.40 metredir. Kilise yapısının güneyinde iki katlı küçük odalar, kuzey tarafında ise manastır binalarına ait kalıntılar bulunmaktadır. Manastırın güneydoğusunda ise antik döneme ait bir taş ocağının bulunduğu kayıtlara girmiştir.  

En büyük “Kermes Meşe’si” burada

Orman Dairesi kayıtlarında Kıbrıs’taki en büyük Kermes Meşesi’nin  (Quercus Coccifera – Kermes Oak) kilisenin güneyinde bulunduğu bilgileri yer almaktadır. Gerek dış etkenlerden, gerekse yaşından dolayı gövdesinde kovuklar oluşmuştur. 15 metre boyunda, 1.95 metre çevresinde ve 2018 yılı itibarıyla yaklaşık 283 yaşındadır.  Ağacın üzerine çakılan tabelada şu bilgiler bulunmaktadır: “UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) 40. Kutlama Komitesi girişimiyle Orman Dairesi koruması altındadır. 1991”

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam