DOLAR 32,4504 -0.15%
EURO 34,8290 -0.66%
GBP 40,7959 -0.56%
ALTIN 2.441,260,23
BITCOIN 20779631,29%
Akşener: Yerel seçimde ittifak yok, bazı yerlerde işbirliği olabilir

Akşener: Yerel seçimde ittifak yok, bazı yerlerde işbirliği olabilir

Akşener: Yerel seçimde ittifak yok, bazı yerlerde işbirliği olabilir - Dün partisinin yol haritasını açıklayan İYİ Parti lideri Meral Akşener, yerel seçim stratejisini SÖZCÜ'ye anlattı.

ABONE OL
27 Ağustos 2023 09:05
Akşener: Yerel seçimde ittifak yok, bazı yerlerde işbirliği olabilir
0

BEĞENDİM

ABONE OL
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2023/03/alt.jpeg
https://yenibakisgazetesi.com/wp-content/uploads/2024/03/300-x-250-1.jpg

İYİ Parti lideri Meral Akşener, Büyük Taarruz’un yıldönümünde Afyon Kocatepe’de gerçekleştirdiği mitingden sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Akşener’in mitingde yaptığı yerel seçimlere ayrı girme çağrısı toplantının gündemini oluşturdu. İYİ Parti’nin İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyükşehirlerde ayrı aday çıkarıp çıkarmayacağı sorusu Akşener’e soruldu.

Akşener, artık ittifak olarak ortak adaylar belirlenmesine karşı olduğunu, her yerde tek başına seçime girecekmiş gibi çalıştıklarını söyledi.

Akşener, “İttifaklar üzerinden yerel seçime gidilirse aynı o’culuk bu’culuk üzerinden birbirimizi yediğimiz, insanların ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağının konuşulmadığı bir seçim olur. Buna karşıyız” dedi.

Ancak Akşener, yerelde işbirliğine tümden kapısını kapatmadı. “Bazı yerlerde bazı anlaşmalar yerelde olabilir. Onları henüz konuşmuş değiliz” dedi.

– Her ilde belediye başkan adayı çıkarma kararınız İstanbul ve Ankara’yı da kapsıyor mu?

Biz her yerde tek başına girecekmişiz gibi çalışma yapıyoruz. Yerelde teşkilatlar birbiriyle çalışma yapabilir. Bugünden bir şey söylemek mümkün değil.

“İTTİFAK İŞİ TÜRKİYE’Yİ UÇURUMA GÖTÜRÜYOR”

Partimizin görüşü şu: Her bir ilçe, belde, şehir, her neyse kendi adaylarımızla gitmeye yönelik organize olmak. İttifak işi Türkiye’yi uçuruma götürüyor. Ama bazı yerlerde bazı anlaşmalar yerelde olabilir. Onları henüz konuşmuş değiliz.

– Partilerin bir araya gelmesi suretiyle ortak aday belirlenmesi gibi…

“Bir araya gelme suretiyle” diye bir şey yok. Babacan dedi ki “Kimseden talepte bulunmadık, bizden talepte bulunuldu.” Nedim Yamalı, “CHP tabanını mutlu etmek mecburiyetinde değiliz” dedi. Haklı. Çünkü onları Kılıçdaroğlu davet etti. Biz de icabet ettik. Oluşturduğumuz sistemi yeteri kadar anlatamadık. Ve kaybettik. Şimdi neyi kaybettik biz? Partili cumhurbaşkanlığı sistemini değiştirme eylemini kaybettik. Üçüncü kere onaylanıyor. O şansı kullanamadık. “Şu suçlu, bu suçlu” demiyorum. Hep beraber ortağız. Ama elini yıkayıp çıkmak olamaz.

– Cumhurbaşkanı adayı gösterdiğiniz isimlerin karşısına aday çıkaracak mısınız?

Bu arkadaşlarımızın ekspertizinin eksik olduğu, fazla olduğu üzerinden bir şey söylemiyorum. O gün geldiğinde bakılır amma velakin çıkarıldığı takdirde aday gösterdiğimiz kişi ne üzerinden konuşacak? Proje üzerinden. İttifaklar üzerinden yerel seçime gidilirse aynı “o’culuk bu’culuk” üzerinden birbirimizi yediğimiz, insanların ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağının konuşmadığı bir seçim olur. Biz buna karşıyız.

– “Akşener oy kaybettirdi” suçlaması için ne söylersiniz?

Bu kafayla gidin askere, alırsınız tezkere. Şimdi biz o gün (3 Mart 2023’teki Altılı Masa toplantısı) yöntem tespit etmek üzere gittik. Adayın nasıl belirleneceği konuşulacaktı. Birinci önerim şuydu: Her parti birer güvendiği şirketi göstersin, herkes “şunlar şunlar” diye isim versin. Bakılsın. Kim çıkarsa kabulümüzdür.

Birdenbire ‘kim olsun’a geçti iş. Bana geldi söz. Ben öneride bulundum. Dedim ki “İki arkadaşımız (İmamoğlu ve Yavaş) babamın oğlu değil.” Bu insanları vatandaş istiyor. Kabul görmedi. Dendi ki “Meral Hanım kabul etmiyorsa biz beşimiz imzalayalım.” Ne oldu? Ben masayı yıktın mı? “Beş kişi imzalayalım. Meral Hanım imzalamasın.” Bu ne manaya gelir? “Gideyim o zaman” dedim. İki arkadaşımız devreye girdi. O metni yazdık, partimle konuşmam üzere. Ve o sert konuşma çıktı. Konuşmayı kendim yazdım. Günahı-sevabı bana ait.

İki gün geçti. Gece İmamoğlu beni aradı. Dedi ki “Biz gelmek istiyoruz.” Geldiler. Tekrar sordum, her ikisine de birbirinin yanında.

– Ne sordunuz?

“Aday olmaz mısınız?”

– Ne dediler?

Orası kalsın. Neyse, reddetmişler demek ki. Söylemem gerekmiyor arkadaş.

– İki belediye başkanına kırgınlığınız var mı?

Kimseye kırgınlığım yok. Kendimi anlatamama ve partimin duruşunu iletememe gibi bir sorunum var.

– Şu şartla mı masaya döndünüz: “İki belediye başkanı cumhurbaşkanı yardımcısı olacak.”

Orta yol bulmak için Kemal Bey’in bilgisi dahilinde bazı şeyler söylediler. Orada en çarpıcı olanı şuydu: Yetkili ve icracı iki başkan yardımcılığı. Onlar beni ikna etti. Bizim milletvekilleri, kim varsa, topladım ve teklifi anlattım. Tolga Akalın, Rıdvan Uz, Bilge Yılmaz (hariç)… Ümit Dikbayır baktı, bilemedi, aslında karşıydı masaya oturmama. Diğerleri “Evet” dedi.

– Yavuz Ağıralioğlu?

Evet. O da evet dedi. Kader utansın. Partim karar aldı, gittim. Gittiğim zaman bütün arkadaşların bu işi bildiğini zannediyordum. Yani iki arkadaşımızın etkili ve icracı olarak masaya oturduklarını… Hatta ben ne zannettim? Muhtemelen biz de bir danışma kurulu haline döneriz. Gittim masaya oturdum. Babacan’ın bundan bilgisi olmadığı ortaya çıktı. Ve karşı çıktı. İşte, bir noktada uzlaşıldı.

Bir şey daha var… O kadar üzgünüm ki. Bir PKK’lı üzerinden FETÖ’cü olmuşum.  2016’da açılan davanın üstüne partinin kurulmasında yer almışım, genel başkan olmuşum. Millet İttifakı’na katılmışım. Kocamın, oğlumun, çevremin; neyim var, neyim yok, araştırılmış. Bir kısım arkadaşın “Erdoğan’la anlaşmış” demesi kadar incitici bir şey yok. En korkulu zamanlarda uzlaşmamışım da… Çok ayıp. Yedi senedir çektiğim eziyeti herkes biliyor. Evim basıldı ya daha ne olsun. En ufak bir şeyde sigaya çekilme, güvence verme mecburiyetinde kalma. Şimdi canı isteyen, can istediği biçimde konuşabilir. Biz yolumuza bakacağız.

– İttifak çatısı altında seçim birliği olmaz ama yerel düzeyde iş birlikleri olabilir mi?

Cumhur İttifakı etle tırnak gibi, onları ayırıyoruz. Seçimlerde gördük ki ayrı olmaya tahammül yok. Tekleştiği, aynılaştırılmaya çalışıldığı süreçten geçtik. Kimseye faydası olmadı. Millet ya da Cumhur İttifakı genel seçim için 50+1 bir sebebiyle geçerli. Ama yerel seçimde böyle bir durum yok. Ne oluyor? Aday çıkarmıyorsunuz? Oy tamamlama haline dönüyor. Bu bir ittifak olmuyor. Bu şehirsel bir işbirliği. Orada sorun yok. Ama bir şeye zorlanıyor, farkında değil kimse. Aynı böyle altı kişi rap rap rap rap gideceğiz, Türkiye’yi paylaşacağız. Böyle bir durum yok. Bir çağrı yaptım. İnşallah ulaşır. Bütün partiler ayrı ayrı girsin. Ve yerelde şu’culuk bu’culuk üzerinden değil, hizmetler üzerinden. Zaten seçmen o zaman farklı farklı oy kullanabiliyor. AK Partili başka partinin seçmenine oy verebiliyor. Bütün partiler açısından böyle bir durum olabiliyor. Bu, Türkiye’yi rahatlatır.

– Şehirlerde işbirliği yapılabilir mi?

Tabii ki yapılır. Çok açık söyledim.

“MHP HENDEK OLDU”

– İstanbul kaybedilirse faturasının size çıkartılması ihtimali çok yüksek.

Çıkarsa çıksın. Bizim aldığımız oy CHP’den mi? Hayır. Azıcık bir puan artsın, niye hesaplar bozuluyor? Birbirimize geçirgenlik yok bilinenin tersine. Yankı odası olmamış olsaydı AK Parti’den kopan seçmen bize gelebilirdi. MHP hendek oldu.

– Ümit Özdağ’la gizli protokolden haberdar mıydınız?

Hayır, gerçekten haberim yoktu. Biz 17 Mayıs’ta toplandık. Kemal Bey bize Sinan (Oğan) Bey, Ümit (Özdağ) Bey gibi arkadaşlarla görüşmek istediğini söyledi. “Görüşebilirsiniz” dedik. Ben Muharrem İnce ile de görüşmesini istedim. Ama İçişleri Bakanlığı mevzusundan vallahi bilgimiz yok. Hiç kimsenin bilgisi yok.

Daha enteresan bir şey söyleyeyim. Özdağ, 24 Mayıs’ta bir gün evvel “İçişleri Bakanı olursam” dedi. Bunu bana sordular. Kemal Bey’in görüşmeleri yapmakta serbest olduğunu, İçişleri Bakanlığı’nı vermeye kalkışırsa da kendi sistemi içinden verebileceğini söyledim. Buradayız.

– Bakanlık kontenjanını kastediyorsunuz…

Onu söyledim.

“İKİ ERKEĞİN BİRBİRİNE EMANET ETTİĞİ BİR DURUM”

– Gizli protokol imzalanmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Kemal Bey’le Ümit Bey protokol imzalıyor. Davutoğlu, Kemal Bey’i arıyor. “Yok böyle bir şey” diyor. Sonra Karar TV’ye çıkıyor Davutoğlu. Orada bunu söylüyor. Kemal Bey hatırlamış konuyu, (Davutoğlu’na) anlatıyor. Sonuç itibarıyla (Kılıçdaroğlu) televizyona çıkıyor. Diyor ki, “Birbirimizin namusuna…”

Son dönemde Türkiye’de ilginç şeyler oluyor. Ben DYP’nin Tansu (Çiller) Hanım’la özdeşleşmiş bir politikacıydım. Ayrıldığımızdan itibaren çok şeye vakıf olmama rağmen, ne Çiller hakkında, ne DYP hakkında ve MHP’ye geçmeme rağmen bana emanet edilmiş hiçbir şeyi konuşmadım. Hiçbir arkadaşımız, ayrılan hiçbir arkadaşımız da konuşmadı. O yılların Türkiye’siyle bu yılların Türkiye’sinin geldiği nokta üzerinde çok düşünüyorum. Dönersek namus meselesine; bu iki erkeğin birbirine emanet ettiği bir durum. Birisi diyor ki, “Bu iş böyleydi.” Benim karışmam, laf söylemem çok doğru değil.

– Protokol imzalanmadan önce size sorulmalı mıydı?

Benim için fark etmez. Sorulsa ne olur? Sorulmasa ne olur?

– Bahçeli’nin komşu olma çağrısı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bugün de benim çağrım oldu şimdi Bahçeli’ye. Yalnız girmek üzere. Bakalım ne diyecek. Umarım Semih Yalçın küfür etmez.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

kıbrıs reklam